Güneşin ihaneti

Sanırım gecelere hapsoluyoruz…

Gündüzün verdiği bir yaşam koşuşturmacası sadece beynimizi oyalıyor. Bazen gece yatağa girmek istemiyorken bazen de gece olsa da kendimi dinleyeyim istiyorum. Fakat bazı geceler beynim susmak bilmiyor. Herkesi susturabilirsiniz ama, “o ne olacak peki ya bu ne olacak” diyen beyninizi susturmak çok da kolay değil. O nedenle bazı geceler zindan olabiliyor sözü bir arabesk müziği sözü olabilecek kadar realist. Zaman zaman düşünüyorum. Hatta her gece. Bu kapana kısılmış yaşantımızı ne kadar özgürlüğe kavuşturabiliyoruz? Ne kadar kendimize evet tamam şu an gerçekten özgürüz diyebiliyoruz? Açıkcası uzun zamandır özgür hissetmiyorum. Bunun dışarı çıkayım istediğimi yapayım olayı ile de asla alakası yok. Biz skolastik düşünceye doğru giden neslin altında eziliyoruz. Kendimizi bulabilmenin mücadelesini veriyoruz. Bazen kızıyorum kendime keşke daha çok konuşup kendimi anlatabilsem diye ama bazen yetemiyor insan bir sürü saçma sapan insanın soluduğu şu saçma dünyaya… O nedenle sanırım kendimi çok da anlatamadığım için özgür hissetmiyorum diye düşünüyorum. Geceler de beni kovaladıkça daha da zoruma gidiyor kendimi şu koca ve aptal dünyada yorgun hissetmek. Sonra gece oluyor, gündüz sanki 3 saat sürmüş gibi. Sanki Zeus sinirlemiş de gündüzleri atıvermiş 24 saatin içinden. Bazen 24 saate sığamadığım zaman kendimi dopdolu hissediyorum. O duyguyu bilirsiniz işe yaradım duygusu… Verimli geçen günün sonunda rahat uyumak işe yaramış olmanın verdiği tat dünyadaki en büyük haz olabilir. Sonra tedavime sarılıyor ve kapıyı üstüme kitliyorum.

Bazen ise boşa yaşamış hissediyorum ve beni aşağı çeken şeylere bırakıyorum kendimi. İncecik bir çizgide sürekli taraf değiştiriyor gibiyim. Bipolar bir insanın gülmeli ve ağlamalı çığlıkları gibi geçen gecelerim var. Tam gündüz kendini bulmuşken gecenin ıssızlığı boğazımı sarıyor gibi. Hatta hep aklıma Linkin Park şarkısının bir sözü geliyor ”güneş batıyor, ışığın bana ihanetini hissediyorum.” Şimdi ihanet dolusu geceye kendimi bırakmaya gidiyorum. Sorunları çözeceğim umuduyla gecenin karanlığında konser bile veririm belki de. Sonuçta gecenin ta kendisi benim daimi seyircim. Umarım tek ve gerçek seyircim konserimden sonra elimi tutup beni yüreklendirebilir. Ya da gündüzün ilk ışıkları ile yeniden doğmuş gibi uyuyabilirim. Ne zaman gece olursa kalbinize dokunun kendinize bir nebze olsun yaklaşabilmek için. Uyuyamıyorsanız çok da çabalamayın Mozart bile çözemiyor şu uyku problemini. Xanax olmadıkça sızamıyorsunuz. Belki de ışığın ihanet etmesi gerekiyordur geceyi bir nebze anlayabilmemiz için. Umarım herkes geceyi anlayabildiği, kendini bulabildiği gecelerin koynuna bırakır kendini ve hayat bir nebze olsun nefes alır ve güneş elimizden tutup günün en neşeli tarafına koyar bizi. Belki de sadece kendimizi bulmak için bu kadar yoruluyoruzdur… Her gecenin sabahında kendimize bir adım yaklaşmış olarak uyanıyalım ve kocaman bir nefes alalım depresyonun kollarına kendimizi bırakmamak için…

Yazar: Burcunuzbenim

anlatıyorum

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: