Bazen uyanırız ve motivasyonla dolu oluruz. Her şeyi kabul edip, yolumuza odaklanırız. Hatta kötü bir şey olduğunda bile akışına bırakırız. Böyle zamanlar sanki hiç bir şey bizi yıkamayacak gibidir. Aslında sürekli böyle olmak bizim elimizde. Fakat insanlarla dolu dünyada hüzünlü kovalamacalara maruz kalıyoruz. Kimimiz zorbalıklarla karşılaşıyor, kimimiz sözlü tacize maruz kalıyor, kimimiz iş yerinde mobing ile yüzyüze geliyor, hatta dışarı çıktığımızda tanımadığımız insanların bakışlarına karşılık sinirlenebiliyoruz. Hiç bir şey bilmeyip bildiğini savunan insanları dinlediğimiz zamanlar dahi oluyor. Tabi güzel şeyler ile de karşılıyoruz fakat sinir bozucu olaylar zihnimizi her zaman daha çok meşgul ediyor. Unutamadığımız insanların yaptıkları, sebebi olmayan iftiralar, arkamızdan konuşulan fakat yüzümüze gülünen günlük rutinler… Hepsi bizi yaralıyor ve dibe çekiyor. Bu nedenlerden ötürü, saydığım her şeyden ötürü depresyonla mücadele ettim senelerce. Kendimi kapattım dış dünyaya, kendimi eve kapattım. Kendimi odama kapattım. Kendimi kendi içime kapattım. Beynim sürekli sen onlara bir şey yapmadın ama onlar sana her şeyi yaptı dedi. Hatalarımı düşündüm, yapılanları düşündüm bir teraziye koydum hepsini sonuca bakınca hep ağladım. Ne kadar zorbalığa, iftiraya, sevdiğim tüm insanların bana arkasını döndüğünü görsem de bazen onlarla güldüğüm zamanları özledim. Özlediğimde de çok kızdım kendime. Sonra kendime sürekli olumsuzlukları hatırladıkça acılarımın beni daha çok yaraladığı ve beynimin asla durmadığı düşüncesi dank etti kafama. Bir gün uyandım ve ben hala yaşıyorum dedim tedavime sarılıp tekrardan çıkacağım bu olayların beni gömdüğü o çukurdan. İlaçlarım bana daha çok yardımcı olacak ve bende geceleri uyuyup, düşünce çukurundan tırnaklarımla tutunarak çıkacağım. Kırılsalar dahi, acı içinde dahi olsam, kanaya kanaya çıkacağım o tüm acılarla dolu çukurdan. Kendime sayfalarca motivasyonla dolu yazılar yazdım. Odamın her tarafına yazdığım “sen yaparsın” başlıklı yazıları astım. Kitaplara sarıldım belgeseller izledim bi ton, kendime acı yerine bilgi yükleyeyim diye. Bol bol su içtim, içimdeki boşluğu doldurmak için. Sonra kendimi sevmeye başladım. Okuduklarıma bağlandıkça, izlediklerimde kendimi buldukça sevgim arttı kendime. Özgüvenimi aradım kaybolan günlüğümün arasında ve buldum onu. Bana bakıyor, beni bekliyordu. Neler yapabileceğimi düşündüm. Yaşımın genç olduğunu hissettim. Hayvanlara daha çok sarıldım, bolca kedi köpek besledim. Sonra onlar beni sevdikçe sevilebileceğim geldi aklıma. Odamın perdelerini açmaya başladım. Makyaj yapıp dışarı attım kendimi ve güneşi çektim ciğerlerime. Sonra kendimi tanıdım. Çizebildiğimi keşfettim, yazabildiğimi hatta sevilip sevebileceğimi. Kendi elimden kendim tuttum. Güçlü hissettim kendimi. Günlerce yatağından çıkmayan bir kadın için bunlar mucizeydi. Sonra bana yapılanları düşünmeyi bırakıp şunu dedim kendime bana bunu yaşatabilecek insalar bir çıkmaz sokaktalar aslında ve kendi cellatlarını bekliyorlar. Merhameti olmayan, sevgi nedir bilmeyen insanlar zaten ölüler. O nedenle affettim kendimce tüm yaşadıklarımı ve yoluma devam etmeye karar verdim. Her şeyi içimden gelerek yapmaya başladım. Ama insanlara çok yanaşamadım. Gözlerimi kapattığım her an evreni dinledim. Kendimi papatyalarla dolu bir çayırda sevgi dolu hissettim. Odamın kenar köşelerine kimsenin göremeyeceği boyutta dileklerimi yazdım. Sevdim kendimi, sevdim evreni. Evreni sevdikçe o da beni sevdi sanırım. Güzellikler peş peşe gelmeye başladı. İçimi okşayan sevindirici haberlerle coştum. Bazen hala içim kapkaranlıklarla dolu oluyor. Bazen hala uyku sorunları yaşıyorum. Ama depresyonu da kabullenip onuda aldım yanıma. Elinden tuttum ve onu da kaldırdım ayağa. Birlikte düşüp birlikte kalkalım diye. El uzatanı asla geri çevirmedim. Ne zaman bir iyilikle karşılaşsam gözlerim dopdolu oluyor. İyiliği tüm kalbimle sevdim. Hayatı sevmek için kendimi sevdim. Zaten kendini seven ve tanıyan insan hiyerarşinin en tepesindeki insandır. Neden yazdım bunları? Birine daha ışık olabilmek için pes eden biri varsa kalksın ayağa ve kendine kocaman sarılsın istedim. Başkaları sarılmasa bile siz sarılın kendinize. Başkaları görmesede sizi, siz hep görün aynada kendinizi. Biri size hata yapsada siz hata yapmayın kendinize. Yalan söyleselerde siz gerçeğinizin elinden tutun. Yıkılmayıp güçlü bir kadın olun güçlü bir birey olun. En sert rüzgar bile size bir meltem gibi gelsin. Zümrüdüanka gibi doğun küllerinizden. Bir şeyi çok istiyorsanız gönülden isteyin VE YALNIZ OLMADIĞINIZI BİLİN…
Van Gogh’un “Yıldızlı Gece” adlı eserini hepiniz bilirsiniz. Akıl hastanesindeyken pencereden gördüğü manzarayı çizmiştir aslında. Tabi hayal ürünü yüksek doz da olan şahane bir eserdir. Ne zaman umutsuzlukla dolu olup penceremden dışarı baksam o tablo gelir gözümün önüne ve umut dolu olurum, özgürlüğe hasret kalmamak için kendime gelirim. İnsan kendini tanıdıkça özgürdür. Van Gogh da belki özgürlüğe hasretti ya da umut doluydu içi. O nedenle o tablo bana mücadeleyi anlatır hep…
Paulo Coelho, “Simyacı” adlı eserinde şöyle diyor:
“Bir şeyi gerçekten istediğin zaman, arzunu gerçekleştirmeni sağlamak için bütün evren işbirliği yapar.”
Sevgilerimle…
