Melankoli

Çoğu kez içerisinden asla çıkamadığımız debelenip durduğumuz ve hapsolduğumuz bir durumdur melankoli… Her şey anlamsız gelir, sanki hayatın bir anlamı yokmuş gibi hissederiz. Bu duruma gelirken elbette bizi etkileyen şeyler olmuştur. Ama bazen de bir nedeni yokken melankolik bir durum da oluruz. Sebepsiz yere de kendimizi karanlıkta hissederiz ve aklımıza gelen her şey, kulağımıza olmayacak, yapmayacaksın diye fısıldar. Bu durum çok canımızı sıksada işin içinden çıkamayız. Hatta insanlar yavaş yavaş uzaklaşmaya başlayabilir bizden. Melakoli damarlarımızdan kalp atışlarımıza doğru yol alır. Dur diyebilmek yine bizim elimizdedir. Belki psikolojik destek alabiliriz ya da hayatımızı değiştirmek için bir neden olarak görebiliriz bu durumu. Bazen melankoli bizi sardığında ondan kurtulmamız gerekir. Zehirli sarmaşıklarla bizi saran melankolinin köküne inip onu zehirlememiz gerekir. Hiç soruyor musunuz kendinize, ben neden hep mutsuzum ya da neden hayattan zevk alamıyorum diye? Ben sormuştum. Önce melankolik durumumu keşfettim ve sonra köküne doğru bir yolculuğa çıktım. Madem beni sarıp sarmalamıştı, beni bu kadar saran şeyi de tanımam gerekiyordu. Bir kağıt aldım elime beni mutsuz eden şeyleri yazdım. Sonra nelerden mutlu olurum diye bir başlık daha açtım kağıdıma. Sahi soruyor musunuz kendinize nelerden zevk alıyorum diye? Sonra beni mutlu eden şeyleri hatırlamaya çalıştım. Hatırladıkça daha çok neler beni mutlu eder diye düşündüm ve hayallerimi ekledim kağıdıma. Küçük şeyler bile bizi mutlu edebilir. Biz kendimizi mutlu edebiliriz. Sabah kalktığımızda, neden yine uyandım ben diyebiliyoruz. Ama ben uzun zamandır hiç bir şey demeden camdan gökyüzüne bakıyorum. Gökyüzü umut vadediyor. Gökyüzü karşılıksız bize masmavi parlıyor. Diyelim ki yağmurlu bir gün o zaman da kahve yapıyorum ve yağmura dalıyor gözlerim. Hatta yağmurlu bir günde kendime daha çok zaman ayırabiliyorum. Kendinize sorsanıza bir, ne kadar kendime zaman ayırıyorum diye? Bazen o kadar günlük koşuşturmacalara dalıyoruz ki kendimizi unutuyoruz. Çalıştığım günlerde az uykuyla yetinmeyi biliyordum. Sırf kendime daha çok zaman tanımak için. Daha çok kendimi bulabileyim diye. Bazen dur demeniz gerekir. Hayata bir dur deyip hayata sıra bende diye haykırmanız gerekir. Melankoliden uzaklaşmak için güzel hayalleri resmettim gözümün önüne. Gidebileceğim yerleri boyadım göz kapaklarıma. Dinlediğim müziklerin tınısını değiştirdim. Metalden, klasik müziğe bıraktım kendimi her ikisinde de denizi karşıma aldım. Koskoca sonsuz mavilik… Neden bende böyle masmavi olmayayım diye düşündüm. Sonra huzurlu bir mavi olmak için iç huzurumu oluşturdum. Çünkü yaşadıkça hiç bir şey için geç değildir. Maviliğin üzerine kırmızılar serpiştirdim. Sevebilmek için şans tanıdım kendime. Hayatın bizim için olduğunu hatırladım. Benim için olan kısımları aramaya karar verdim. Melankoliye ne oldu mu peki? O da benimle geldi kimi zaman onu da götürdüm deniz kenarına. Kimi zaman da sayfalara döktüm satır satır işledim. Bana bir çok şeyi hatırlattığı için teşekkür ettim hep. Son seferimde, son satırımda, son şarkımda.

Ne zaman karamsar olsam aklıma Edvard Munch’ın, “Melankoli” tablosu gelir. Denizi bile görmeyen düşünceli bir figür çıkar karşımıza. Figür karanlıktır ama gökyüzü ve deniz parlaktır. O nedenle o figür yerinede defalarca baktım, gökyüzüne ve denize…

Hala hayattayken sende sarıl kendine. Kucakla kendini, tüm hatalarını, yanlışlarını ve doğrularını hatta teşekkür et her şeye…

Sevgilerimle.

Yazar: Burcunuzbenim

anlatıyorum

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: