Bu sabah Neşe Karaböcek-Kemancı şarkısı ile uyandım. Genelde çoğu zaman bir şarkıyla uyanırım ama bugün de bu şekilde dertli bir şarkı eşlik etti. Neşe Karaböcek’in zaten sesi efsane bir de kemancı şarkısı en sevdiğim şarkılarından biri. Kahvaltımı yaptım, çayımı içtim ama hala kafamda çalmaya devam ediyor. En son çıktım balkona çayımı alıp dayanamadım açtım şarkıyı. O kadar içten söylüyor ki dertsiz bir başınız varsa da denetleniyorsunuz. O söyledikçe aşk acısı çekmedim ama kendimi bir garip hissettim. Dünya çok küçük geldi gözümün önüne. Zaman su gibi akıp gidiyor ve küçücük dünyada neler neler oluyor diye düşündüm. O dertli dertli okurken şarkısını ne çok giden oldu diye hissettim. Bir çok insanı uğurladık içimizde. Bir çok insanıda kabul ettik. Hayat sürprizlerle dolu değil mi? Sonra gözümün önüne bir deniz kıyısı geldi. Denize çok yakın oturuyorum yürüyerek on dakika. Bu şarkıyı kumsalda dinlemek istedim. Dalgaların sesi de eşlik etsin bana belki de martılarda uyar bu konsere. Her gün bambaşka uyanıyoruz. Ama bu şarkıyı o kadar çok severim ki size de bahsetmek istedim, tekrardan anmak istedim bu şarkıyı.
Halime bak, dertli çal
Kemancı, başımın tacı
Gitme, bu gece sen de kal
Benim halim çok acı…
Oh be dedim ne varsa eskilerden var. Çok severim eski şarkıları. Hoşuma giden her müziği dinlerim bir an pagan müziği dinler sonra kendimi Muazzez Abacı’da bulurum. Hayatın bize mirası bu şarkılar. Herkes kendi hikayesinden bir şeyler buluyor. Ben de dünyanın bu kadar hızlı dönmesine içlendim galiba.
Çok güzel şarkılar var inşallah çoğu bize umut olsun. Çoğu ise derdimize ortak.
Sevgilerimle.
