Hayatım ordan oraya seyahat etmekle geçti diyebilirim. Babamın mesleği askerlik olduğu için sabit bir evimiz asla olamıyordu. Hayalim dostlarımdan ayrılmamak olmuştu hep. Çok okul değiştirdim. Fazla iyi eğitim almış olduğumu da düşünmüyorum. Çünkü gerçekten doğuda öğretmen kıtlığı çekiyorduk. Eğitim vs kendi çapında halledebileceğin bir durum. Gerçi temele baktığında seni zorlasada bir şekilde halledebiliyorsun. Ama alıştığın arkadaşlarının sana veda etmesi ya da senin onlara veda etmen yaşın kaç olursa olsun çok zor oluyor. Çok yakın arkadaşlarım oldu. Hem de çok çok yakın. Çünkü çok kalabalık arkadaş kitlesi olan bir çocukluk geçirdim. Çok dışlandığım zamanlarda oldu ama nedense hep dışlayan insanlar bile sonrasında peşimden ayrılmazlardı. Çünkü asla beni dışlıyorlar diye kendimi eve kapatmazdım. Çok yakın arkadaşlarımı sosyal medyada aradığım çok an oldu. Ama maalesef ya onlar çok değişti ya da ben soyadlarını tam olarak hatırlayamıyorum. Yinede anılar dün gibi aklımda. Lojman çocuğu olmak gerçekten kocaman bir ayrıcalıktı benim için. Full kalabalık, eğlenceli ve gerçekten coşkulu bir kitle olurduk hep. Kendi dünyamızı lojmana sığdırırdık. Hırsız-polis oynar kendimizi kaybederdik. Burnu kanayanlar, kolu kırılanlar, terlikleri ile koşturan ben… Çocuk olmak bambaşka bir duyguydu. Hep birlikte toplanıp doyasıya edilen dopdolu sohbetler. Asla senin babanın rütbesi şu benimkinin bu olayı da yaşanmazdı. Çocuk adam kitlesiydik resmen. Ben erkeklerle daha iyi anlaşırdım. Kızlar arasında çekememezlik çok olurdu. O yüzden ben erkeklerle anlaşınca mecbur onlarda peşimden gelirdi. Yaş kaç olursa olsun bu durum asla ama asla değişmiyor. Çok komik bence. Ama küsmüş olsak da hemen barışır kaldığımız yerden devam ederdik. Çok yakın bir kız arkadaşım vardı. Ben Hepsi grubundan Gülçin oldum diye benimle küsmüştü. Çünkü o sarışınmış….. Kahkaha atıyorum şu an buna eşek kadar kızlardık ya. Komik ama bunun gibi bir sürü ama bir sürü anı var aklımda. Kavak Yelleri moda olmuş. Msn de adımızı Deniz, Aslı, Efe falan yapıyoruz…. Dışarı çıkma saatlerimiz var. Lojman kocaman. Her yer bizim. Toplaşıp bilardo oynayacağımızı sanıp cam kıranlar. Bunlardan biri de benim… Kütüphanede ansiklopedi de rastgele bir sayfa açıp terim öğrenenler. Sinema salonunda kahkaha atarak korku filmi izlemeler. O zamanlar deli gibi Halka izlerdik. Askerlerden rica eder sürekli onu oynatmalarını isterdik. Sonrada Garez meşhur olmuştu. Birbirine aşık olanlar. Aşık olduğumu sandığım bir çocukla sinemada ilk defa elele tutuşmam.. Sinema 25 kuruştu. 50 kuruş yaptıkları için ayaklanan bizler… Salıncakta en ama en yakın arkadaşımla Teoman şarkılarını bağıra bağıra söylediğimiz, Şebnem Ferah ile coştuğumuz o efsanevi anlar.. Avril Lavigne ve Evanescence keşfimiz. Onların çıkartmalarını posterlerini odalarımıza asmalarımız. Odamda 20 tane poster vardı sanırım. Orlando Bloom bile vardı… Aşıktım çünkü ona.. Legolas ile kalbime oklarını cidden saplamıştı Eros misali. Fast-food yemelerimiz ve 10 kuruşa çay içmelerimiz.. Ailelerimizle brunch yapıp sonrasında deli gibi bisiklet sürmelerimiz. En ama en yakın arkadaşımla, iki yakın arkadaş olan çocuklara aşık olduğumuzu sanmalarımız ve lojmanın ulaşılması zor bir çete olduğumuzu zannetmeleri…. Hahahahha cidden o kadar güzel anılar var ki hangisini anlatsam şaşırıyorum. 1 liraya her gün fön çektirmemiz. Çok ama çok hareketli zamanlardı. Ama sonra işte sonra orayı bırakıp gideceğin gerçeği çarpıyor suratına. Hüngür hüngür, hıçkıra hıçkıra ağlamalar. Hala dün gibi hatırlıyorum. Veda zamanı çok ama çok zorlu bir zaman oluyordu. Zaten ev evlikten çıkmış. Tüm eşyalar toplanmış. Ev artık senin evin değil, odan da senin odan değil. En yakın arkadaşların bir daha ne zaman görüşeceğimizi bilmediğin için sende bilmediğin için daha bir koyuyor sana. Çok iyi hatırlıyorum. Ev yarım yamalak toplanmıştı. En yakın arkadaşım bize gelmiş Nev dinliyorduk. Ama nasıl ağlıyoruz. Birbirimizi bırakacağız diye. Veda zamanı. Nefret ediyorum vedalardan. Bambaşka bir yere gidiyorsun. Herkes birbirini tanıyor ve sen kendini yalnız hissediyorsun. Alışman lazım. Alışmaları lazım. O çocuk ya da ergenliğe yeni girmiş halin için çok ama çok ağır anlar bu anlattıklarım. Koskoca bir şehirde yalnızsın. Ama sonra hayat bunu öyle bir işliyor ki sana. Tek başına kalsan da ayakların sapasağlam basıyor yere. Sonra defalarca veda etsende koymuyor artık o kadar, eskisi gibi. Belkide kimse eskisi gibi olmadığı içindir. Kimse masum kalmadığı içindir. Kimse gerçekten yürekten sevmediği içindir. Daha sonrasında ve yakın zamanda çok ama çok fazla veda ettim insanlara. Şimdi tek bir gözyaşı akmıyor ya da ben akmasını asla istemiyorum. Çünkü her vedadan sonra açılan kapılara defalarca şahit oldum. Ben defalarca en baştan başladım. Yoktan başladım ben. Yollar bana çok ama çok şey öğretti. Şarkıları daha anlamlı kıldı. Gerçek vedalara şahit oldum. Çok farklı insanlar tanıdım. Çok farklı şeyler öğrendim. En önemlisi belki de hayatıma giren çoğu insanın bilmediği sevgiyi öğrendim ben. Hem de öyle bir sevgi ki. En safından. Hepsi için gerçekten minnettarım. Laf olsun diye söylemiyorum. Bana zamanında kalbime dokunduğu için yüreğimi yeşerten tüm insanlara minnettarım. Hala o yüreğim o güzel günleri anıyor. Şimdi hiç bir şey onlar gibi değil. Asla da olmayacak. Asla terliklerimle koşarken terliğim koptu ve düştüm diye kahkahalarla gülüp omuz omuza revirin yolunu tutmayacağız. Ya da o aşk sandığımız sevginin en saf halini salıncaklarda haykırmayacağız. Yollar bana insanların artık böyle olmadığını her defasında fısıldıyor. Her şey çok değişti. Ben yollara düştükçe insanlar fırsatçı ve sevgiden uzak, bencil bir canavar oldular. Belki de bende öyle olmalıydım. Belki de bende canavar olmalıydım. Kalp kıran, hayvan sevmeyen, düşene tekme atan, arkasını dönüp giden, defalarca kırılmama izin vermeyen, sevgisini saçma sapan sapkınlıklarla gösteren, kendini göklerde zanneden bir pislik olmalıydım. Ama sanırım benim kafam o çoooook eskilerde olan anılarda kaldı. Bazen gerçekten denedim. O kadar kırıldım ki engelleyip yoluma devam ettim. Nefret ettim. Ama sonra affettim. Şimdi bu yollar benden çok şey aldı, bana çok şey verdi ama ben tam olarak ne öğrendim, bazen gerçekten anlamıyorum. Saf sevginin olmadığını ve koşulsuz sevginin toprağın altında bir zindanda olduğuna eminim. Lilith sen baya haklısın bence. Ya da Kirke sen cidden en masumsun. Hades seni tebrik etmemek elde değil bu şeytanlıkları gördükçe. Hayatta çok yanlış şeyler oluyor. O yanlış şeyler de doğruları götürüyor sanırım. Yine de o yollarda tanıdığım yani geçmişteki yollarda tanıdığım herkese gerçekten teşekkür ederim. Birlik ve beraberlik ne demek, koşulsuz sevgi ne demek bana yaşattıkları için. Şu an ki durum için çok fazla yorum yapmama gerek yok. Seneler insanlığı da aldı götürdü sanırım. Herkes bir canavar herkes bir kan emici. On tane doğrun olsun, bir hata yap, sen yoksun.
Bugün mide ağrım artık daha iyi olduğu için kendime çeki düzen verdim ve Çanakkale’ye gittim, sosyalleşme adına. O yol, o yemyeşil yol huzur verdi. Yolda kahvemizi aldık. Sohbet muhabbet, 90ların eşsiz şarkıları. Baya güzel bir, bir buçuk saatlik yolculuktu. Kalabalığı görünce önce şok oldum. Çünkü yaşadığım yer cidden bir kasaba. Ne zaman kalabalık görsem şok oluyorum. Sonra avm ye gittik. Baya uzun zaman oldu ben gitmeyeli. Alışveriş, çay, kahve, yemek, sohbet falan derken akşamı yaptık. Bana baya ilaç gibi geldi. Çünkü mide ağrısı yüzünden daha da çok eve kapanmıştım. Kendimi hayattan soyutlamıştım. Ama yapmamam lazım bence. Bugün bunu daha da iyi anladım. Hayata ben de varım demeyi çok seven bir insandım. Şimdi bundan vazgeçmenin hiç sırası değil. Kitap yazıyorum ve konusunu değiştirdim bugün ve mail attım. Bambaşka bir fikir var aklımda. Hepsinden ama hepsinden daha iyi. Konuştuğum kişiler de artık bana alıştı. Ne cevap verecekler bilmiyorum ama fikrimi özet bir şekilde, uzun bir özet şeklinde yazdım. Bence baya iyi ama bakalım ne olacak. Çok tatlı insanlar olduğu için yorumlarını merakla bekliyor ve bana yol göstermelerini diliyorum. Aaa bu arada iş görüşmesine gittim. Ama ailemle de konuştum ve sağlık açısından yani mide ve arada oluşan kanlı kusmalar açısından şu an zamanı olmadığını düşündük. Bunu da direkt saklamadan söyledim. Onlarda saygı duyup cv meselesinden memnun kaldıklarını ve tekrardan görüşmek istediklerini söylediler. İster nezaket açısından olsun ister bu konuda samimi olsunlar bir şekilde buluşmamız gerekirse buluşacağımızdan eminim. Ama şu an tek istediğim, insanların bana zarar vermesine izin verdiğim için oluşan rahatsızlıklarımı sonlandırmak. Bu konuda bir daha kendime böyle bir eziyet yapacağımı hiç sanmıyorum. Çok ama çok ciddiyim. Epilepsi olayına gelince konular derin bir mevzu haline geldi ve bu durum kpss durumunu etkileyebilir gibi gözüküyor. Ben tercihlerimi yaptım geri kalan kısmı yaşayınca buraya aktaracağım. Ama diyeceğim şu ki epilepsi hastaları TC ülkesinde banlanmış bence. Şunu demek isterim ki kimsenin sizi üzmesine izin vermeyin. Sonra öyle bir şey oluyor ki biri sizi üzmese de siz çoktan üzülmüş oluyorsunuz. Çok ama çok fazla yazmak istiyorum ama şimdilik susup uyuyacağımmm. Yollarr bana öğrettiniz her şey için teşekkürler. Bu arada, hatalarım ve yanlışlarım sizlerde bana çok şey öğrettiniz. Acı tebessümlere selamlar. Herkesin hafta sonu mükemmel ötesi olsunnnn!
Sevgilerimle!
