Hayata bakış açım her geçen gün daha farklı bir hal almaya başladı. Önceden aşka çok ama çok önem veren bir insandım. Şimdi bana çok ama çook uzak bir duygu gibi hissettiriyor. Sanki bir daha kimseyi sevmeyeceğim gibi. Size de oluyor mu bilmiyorum ama soğumak bunun adı sanırım. Açıkcası doğru adamı bulduğumu sandığım oldu evet. Sonrasında ise doğru olmadığını gördüğün zaman baya büyük bir yıkımla karşılaşıyorsun. Bir de bu aşk olaylarının benim duygu durumuma çok fazla etkisi olduğunu farkettim. Yani biri beni üzünce x5 üzülüyorum. O nedenle de sanırım şu an kendimi çok ama çok uzak hissediyorum. Hayattaki en büyük gayelerimden biri kendimle uzunnn senelerce mutlu olmak. Açıkcası evet insanlar da mutlu ediyor hatta bir kedi beni mutluluktan deli ediyor ama kendimle olan kavgalarımın son bulmasını diliyorum. Nefes almak gibi bir şey olacak benim için. Yani insanın beyniyle sürekli kavga durumunda olması pek çekilecek çile değil. Yıllardır duygu durumlarım için savaş halindeyim. Çok fazla düzelme var. En azından kendime kızdıktan hemen sonra kendimle barışabiliyorum. İşin en güzel yanı insanları pek takmamaya başladım. O da çok ama çok iyi bir olay oldu. Benim derdim zaten hep kendimle. Kendimden başkasına da asla bir zararım dokunmadı. Aksine hep kalplerine dokunmaya çalıştım. Bazen Forrest gibi uzunnn yollar boyu koşmak istiyorum. Sadece koşmak. Koşacağım ve sonra yoruldum deyip eve döneceğim. Sanki o şekilde upuzun yollar boyu koşsam her şey düzelecek gibi hissediyorum. Sanki nefes alabilirim o zaman. Bazen bir yere yetişecekmiş gibi çok davranırım. Bunun nedeni çok telaşlı olmamdan kaynaklanır. Asker bir babanız varsa dakik olmak zorundasınızdır. Bunun tam tersini o kadar çok yaptım ki. Sonra hızlı hazırlanmak beni ele geçirdi ya da hızlı olmak. Sadece işime gelmezse, biri beni sinir ediyorsa hiç takmam onu ve ağır ağır hazırlanırım. Hayata meydan okuma şekilime bak. Zamanı kullanarak trip atıyorum. Trip de denmez de işte ben de böyle tepki gösteriyorum diyelim. Bazı insanlar sen onlara ne istediğini söylesende anlamazlar. Bu tarz insanlarla çok fazla boğuştum. Hatta en önemli anlarda çok fazla yalan söylerler. O nedenle işte tam da o anlarda nefes alamadığımı hissederim. Anksiyete denilebilir buna. Depresyon tedavisi sırasında bir de bu şekilde şoklar yaşıyorsanız yani hayatınızı etkileyecek şoklar yaşıyorsanız yine x5 etkileniyorsunuz ve anksiyete de bunun yanında size hediye olarak gönderiliyor. Normalde zaten normalsiniz ama herkesin üzüldüğü o ortak anları yaşarken siz onlardan daha fazla üzülüyorsunuz. Anlayacağınız hayatta bu durum bazen cehenneme neden olabiliyor. Ama herkes zaten savaşarak istediğini alıyor. Bende savaşımı ilan ediyorum sürekli. Nefes almak istiyorum. Öyle bir an gelsin ki nefes almak gibi olsun. Astım hastası olan bana ciğerlerimi bayram ettirecek bir an gelsin istiyorum. Ruhum da astım hastası çünkü şu an. Yemyeşil bir çayırda olsam mesela, tek başıma olsam da olur. Ya da kedim de yanımda olsunn adı da luti olsun luti çayırlarda hoplasın zıplasın sonra karnıma uzansın. Papatyalar açmış hatta. Çok ama çok güzel kokuyorlarmış. Bahar mevsimi olsun. Güneş bembeyaz tenime vursun. Uzanmışım çimlere. Papatyalar arasında yürüyeyim ama onları asla ezmeyeyim. Arılar etrafımda dans etsin ve hiç korkmadığımı hissedeyim. Sonra kocaman bir meşe ağacının gölgesine uzanayım. Luti de yanımda tabi. Kulağım da eski bir şarkı Nejat Alp- sen miydin sevgilimi çalan… Şaka şaka… Kulağımda eski bir şarkı Dido- Thank you. Sonra ağacın altında saatlerce gökyüzüne baksam dalların arasından. Karnım acıkana kadar orada dursam sonra da yemek yemek için bu çayıra çok yakın olan apartıma gidip güzel bir makarna yapıp (İnternetten bakarak) şarabımı doldursam ve gün batımını orda makarna ve şarabımla ve tabi luti ile izlesem. Bu tatilde 3 ay boyunca sürse.. Şöyle bir üç ay bana o kadar iyi gelir ki. Ertesi gün denize bırakırım kendimi, sonraki gün bulutlara uzanırım. Göksel şarkısı gibi oldu biraz. Ama cidden çok ihtiyacım var benim tatile sanırım. Gerçi milletce hepimizin var. Öyle işte, gözümün önüne geldi tüm anlattıklarım, yazarken tavana bakıp sonra ekrana bakarak yazabildim. Bu tatili hayal ederken burnuma hep hindistan cevizi kokusu geldi. Dünyanın en rahatlatıcı kokusu benim için. Oh be ne güzel şu hayal kurma işi. O balkon o kadar kırmızı, turuncu bir gökyüzüne bakıyordu ki gitmiyor şu an gözümün önünden. İşte nefes almak gibi bazen hayatın en sevdiğim hali. Hayallerim nefes aldıran en değerli olay benim için.
Uyku ilacını geç aldım bugün,unutmuşum saatinde içmeyi o nedenle şimdi yeni yeni gelmeye başladı uykum. Hayalleri kurmaya başlamışken rüyalarımda onlara devam etmem gerekiyorr. Umarım hepimizin hayalleri bir şekilde gerçek olur. Yani olursa hepimiz sevinmez miyiz ya ne güzel olur..
Sevgilerimle.
