Son dakika
Bazen son dakikamı düşünüyorum. Hayatımın son dakikasında ne gelirdi acaba aklıma diye. Şunu söylemem gerekirse hayatı asla tam anlamıyla hakkını vererek yaşamıyoruz. Bunu birçok ülke bile tam anlamıyla yapamıyorken, ben bu ülkemizde bunun yapılmasını daha zor buluyorum. Manevi ya da maddi aşırı etkilendiğimiz çok an oldu. Aşırı yorulduğumuz, kendimizi unuttuğumuz. İşin kötü yanı bu durum halen de devam ediyor. Ama son dakika gözümün önünde canlandığında sanırım düşüncelerimden biri başka bir evrende en güzel halimle gibi bir şey olurdu. Gerçekten başka bir evrende en güzel halimle doyasıya hakkını vere vere maddi manevi el uzatıp el uzatanlara sevgimi coşkuyla belli ede ede yaşamak isterdim. Yine insan olarak gelmek isterdim o yeni evrendeki dünyaya ve gerçekten saf iyilik dolu olmasa da bu kadar da nefret dolu olmasın isterdim.
Bize lise dönemimizde genelde ütopya yazdırırlardı. O zamanlar bu şekilde düşünmeyip olaya daha felsefeye yönelik bakmıştım. Yani işte benim bir dünyam var ve bu dünya da ben Sokrates gibi biriyim. Egom var. Fakat paylaştıklarım ile devletsiz halk kendi kendine yetebilen kendinin farkında olan ama aynı zamanda zevk düşkünü olmuş bir topluluk oluşturuyordu. Benim dünyamdaki dengesizlik zevkten kaynaklanıyordu. Yani ego benim dünyamda işe yarayan bir unsurdu. Bu nedenle de işlerin sarpa sarıp aksadığı nokta da müdahaleyi devlet adamları yerine felsefeciler yapıyordu. Onların ceza görevi de insanları zora ve düşünmeye zorlamaktı. Yani insanlar aklını kullanmak zorundaydı. Kullanmadığı her an her şey zevk düşkünlüğü yüzünden aksayınca birçok odası bulunan cezaevi tarzında bir yerde düşünmek durumunda bırakılıyorlardı. Her soruya cevap vermeden ve kendini fark etmeden asla çıkamıyordu işte bunun gibi değişik durumları olan bir ütopyam vardı.
Şimdi ise o hayalimdeki ütopya huzur dolu bir yer istiyor. Yemin ederim huzursuzluk çıkaran, kötülüğün alasını yapan insanlar bu ütopyada toz bulutu halinde yok oluyor. Yediği naneler ise hemen akıl ile düzeltiliyor. Sadece akıl, sadece bilimsel veya zekayı ortaya koyan her noktada huzur dolu bir ortam var. İnsanlar siyaset değil de bilim tartışıyor. Einstein’ın beynini çalıp da bilime adamak için 40 yıl dolaşmış azmi var benim ütopyamda. Kadına şiddet yok, çocuklara akla dahi getirilmeyecek ya da en ufak olmak üzere de bir kötülük asla yok. Hayvanlar ise bu ütopyanın efendisi. Bizi kendileri seçiyor. Kötüler doğuyor elbette. İşte yapacağını yaptığı an ve huzur bozduğu an pufff oluyor. İşte benim mükemmel ütopyamın sadece bir kısmı.
O son dakika da net keşke derdim. Bundan eminim. Keşke daha güzel şeyler yaşasaydım, keşke saçma sapan gençliğimizi zorlayacak her konunun yerine daha çok sanata değer verilseydi derdim, hepimiz sanatın bir izini bıraksaydık giderken. Keşke derdim, gerçekten iz bırakabilecek huzurlu bir ortam olsaydı.
Bilmiyorum o son dakika düşüncelerin akması için yeterli uzunlukta. Ama eminim ki gerçekten öldüğüm için asla üzülmezdim sadece bu dünyadan buruk gitmek çok fazla koyardı.
Öyle ya da böyle birçok zorluk atlatıp yenisini yaşıyoruz. Ciddi anlamda insani ihtiyaçlar bile aşırı derecede çok affedersiniz ama boka sarmış durumda. Bu nedenle de gerçekten aşırı kızgınım. Son dakika, son saniye fark etmez. Üzgün olacağım o an bunu biliyorum. Sebebi ise asla yaşanmaması gereken zorluklarla uğraşıp hayatı kaçırmak olacak. Birçok insanı, hayvanı mutlu görememek olacak.
Hayatın dibini sıyırmak kavramını dert yaşayarak gerçekleştiriyoruz. Dertler evet olgunlaştırır adamı. Fakat size yemin ederim ben olgunlaşa olgunlaşa 70 oldum. O nedenle gerçekten artık bir şeyin de suyu çıkmasın.
Bazen asla sevmediğim ahlaksız ve adil olmayan Poseidon’un aramızda çok fazla gezinip bu kötü özelliklerini yaydığını düşünüyorum. Kıskanç Athenalar dolaşıyor, hırslı Zeuslar geziniyor etrafta. Poseidon yüzünden güzelim Medusalar lanetlenip Gorgon oluyor. Kıskanç Athenalar dengesizliğe neden oluyorlar. Zeus’un hırsı mecburi saygıya neden oluyor. Fakat daima adaletsiz kararlar verip IQ seviyesini tek rakama indiriyor. Yemin ederim Yunan Mitolojisinde bile gözümün önüne geliyor canım ülkem.
Son dakikam işte böyle bipolarında vermiş olduğu yetkiye dayanarak uzun uzadıya daldan dala atlayarak geçerdi. Biraz da manilik etkisi diyelim tabi.
Bir yandan ilaç bir yandan düşünce silsilesinin yoğunluğu derken son dakikama şunu da eklerdim.
NE GEREK VARDI?
Sevgilerimle!