Uğultulu Tepeler

Adım adım

Bugün yeni başlayacağım hayatımın ilk günü. Sessiz sakin bir gündü bugün. Kafamda sürekli götüreceklerimi falan ayarlıyorum. İzmir olayı beni heyecandan bitiriyor resmenn. Babamın arkadaşı bana şu an ev bakıyor. Aralarından birini seçip 25inde tamamen her şeyi oturtmuş olacağım. 25i ilk iş günüm!

Her şey aşırı derece de güzel gidiyor. Evime gideceğim günü sabırsızlıkla bekliyorum. Her şey harika olacak! Hissediyorum bunu. Sadece giderken adeta taşınıp gideceğim için ne lazım, ne lazım olur vs kafam da sürekli onların planını yapıyorum. Anneme kalsa gitme yanımda kal diyor… Ama canım annem sana da yeni bir ev çıktı ya fena mııı!! Ayrılacağız diye bende üzülüyorum baya. Annemle arkadaş gibiyizdir o nedenle en yakın arkadaşımı köyümde bırakacağım.. Ama sanırım ilk yerleşme serüvenimde bana eşlik edecek. Beraber bir kaç gün kalırız diye düşünüyorum. O telaşlanıyor, çünkü az badire atlatmadım. Hasta olmamdan korkuyor biraz. Ama sanırım bunun üstesinden harika bir şekilde geleceğim! Eski yorgun, hasta burcu yok arrtııkk!! Sağlıklı beslenenen yogaya başlayacak olan ve uyku düzeni harika olan bir burcu var! İlk üç ayım eğitim ayım. O nedenle daha az yoğun olacağım. Sonrasında zaten hesap kitap olayları..

Bugün aşırı derecede heyecanlı olduğum için tekrardan Uğultulu Tepeler okumaya başladım. Hayata farklı şekilde bakmamı sağlayan bu klasik eser benim vazgeçilmezim oldu hep. Sanırım evet hatta sanırım bile değil tartışmasız en sevdiğim roman. Beni aldı ve kendi dünyasına götürdü. Çoğunuz biliyorsunuzdur bu romanı ama bilmeyenler acil okumalı! O dünya da varolduğunuzu hissedeceksiniz. Hayatıma dokunmuş olan en ama en çok sevdiğim roman! Lord of the rings üçlemesi geliyor sonrasında zaten ahahah. Lotr olmadan asla elbette!

Bahar alerjim son gaz devam ediyor. Burnum kaşınmaktan öldü bugün. Gözlerimde sürekli ağlamaklı. Neyseki nefes darlığı çekmiyorum. Ay canım o da eksik kalsın. Zaten astım fıs fısını her gün fıslatıyorum… Onun içinde tekrar doktora gitmem gerekiyor ama artık İzmir de giderim. Bundan sonra daima orada olacağım zatennnn! Ayyy söylerken bile sevinçten uçasım geliyor. İnanamıyorum hala, iş yerinden arayacaklar evraklar için onu bekliyorum. Evrakları da toparlarsam diyeceğim ki evet Burcu yolcusun!!

Aslında yolculukları pek sevmiyorum ama bu sefer araba ile annem babam ve ben yolculuğa çıkacağız. O nedenle baya güzel olacak. Babam ve annem ev işinde yardımcı olacaklar. Bir sürü malzeme götüreceğim için beni tek bırakmaya gönülleri razı olmadı. Zaten yalnız olsaydım yüksek ihtimal her şeyi birbirine katardım. Sakarlığım sağ olsun hastayımdır bir şeyleri devirmeye. O değilde zamanında kendi başıma çooook yurt odası değiştirdim. Asansör falan bozulmuştu iki apartman arası koşuştura koşuştura oda değiştirmiştim. Tabi sakarlığım daima devredeydi ve baya bir yerlerimi sakatlamıştım hahahaha tatlı bir anı cidden.

Annem biraz benimle kaldıktan sonra kardeşim Serhat gelecek ev arkadaşım olmaya. Bir müddet onunla olacağız. Hayalimiz hep birlikte eve çıkmaktı. Bu hayali odama çizip asmıştım. Sonra sinir krizi geçirdiğim bir anda yırtıp attım. Ama resimde ben iş için İzmire gidiyorum hatta bavulları falan çizmiştim. Sonra, hatta öncesinde, anneme babama haber veriyorum hopluyorum zıplıyorum onu bile çizmiştim ahahaha. Sonra ben gidiyorum bir bakıyorum Serhat İzmiri kazanmış ve yanıma gelmiş!!!! Şimdi yine bu hayalin bir kısmı gerçek oluyor. Serhatla bir müddet ev arkadaşı olacağız! Umarım bu sene sınavı iyi geçer ve temelli yanıma taşınır. İki kardeş İzmir macerası. İnanılmaz. Uzun seneler İzmirde yaşadık ama Serhat hep küçüktü o nedenle birlikte keyfini çıkaramadık. Ama şimdi 19 yaşında ve inanılmaz eğleneceğimizi biliyorum! İnsanın kardeşinin olması mükemmel ya! Serhatla aramız hiç kötü olmadı bir kere bile kavga etmedik kardeşime kurban olurum tarzında bir ablayım. Onu yerim!

Bir de kedi sahiplenmeyi düşünüyorum. Ufff kendi evim ve minnoş bir kediiii. İllaki benim onu, onun beni bulacağı bir an olcak ve hep yanyana olacağız! Bir de İzmir de her yer sokak kedisi kaynıyor. Her ay maaşımla mama alıp çılgınlar gibi kedi beslemek istiyorum. Uzun zaman önce İzmir de yaşarken bu depresyon olayımın ilk zamanlarıydı o zamanlar parka giderdim buz gibi havada ve sadece oturup kedilere bakardım. Sonra babam mama almıştı. Her gittiğim de yanımda götürüp onlara bakmaya devam ederdim. Sonra kucağıma çıkar teşekkür olarak patileri ile masaj yaparlardı. Yaaa inanılmaz tatlı bir anı! Sonucuda çok tatlı. Uyuz olmuştum ahahahhah. Doktor doktor gezmiştik. Önce bahar alerjim yüzünden oldu sanmıştı doktorun biri sonra yaşlı tonton bir doktor sen uyuz olmuşsun demişti. Annemin bir bakışı vardı ki ahahahaha inanılmazdı ya. Neyse sonra tedavi olduk çöpe giden bir sürü şey oldu ve tüm ev sirke ile temizlendi ahahahah. Peki bu kedilerden uzak durmamı sağladı mı? Asla. Üstüne köpeklere sarılıp yere bakardım hep donuk donuk. Ah ah hayatımın en dibindeki anlarım ve 19 yaşında olan narin beynim. Ne zor zamanlardı ama kediler ve köpekler iyi ki vardı! İyi ki varlar!

Nerdeeeen nereye geldim. Yazdıkça yazasım geliyor ama kitaba geri dönmek istiyorum. Spoiler vermeyeceğim okumadıysanız lütfen okuyun. Hayatınızda bir ışık oluşacak okuduktan sonra. Beyniniz uzun zamanlar boyu iyi ki okudum diyecek. Öyle bir roman işte…

Beni okuduğunuz için gerçekten teşekkür ederim. Burası hayatıma çok şey kattı. Katmaya da devam ediyor. Asla vazgeçme diyerek çıktığım bu yolda bambaşka bir seviyeye ulaştım. İyi ki yazmayı hiç bırakmamışım! Hayatınız güzellikler ile dolup taşsın!

Sevgilerimle💙

Yeni Hayat

Bir Orhan Pamuk romanı ismi olması da ayrı bir güzellik.

Sonunda oldu! İçimden onlarca, yüzlerce, binlerce geçirdiğim dileğim gerçekleşti! İzmir’e gidiyorum. Hem de tatile değil! Kendi evime, kendi hayatıma, kendi işime koşuyorum bu sefer! İş görüşmemden olumlu sonuç bugün geldi. Mutluluktan uçtum hatta uçarken bir kuş kadar hafif oldum. Gökyüzünde süzüldüm sanki. Bir iş, yeni bir hayat! Gözlerim dolu dolu oluyor yazarken.

Bunu o kadar bekledim ki. Önce sağlığımı yoluna sokayım istedim. Depresyon dönemleri yaşadım, kalbim kırık gecelerce hayallerime tutunmaya çalıştım. En yakınlarıma tutundum. Depresif dönem iliklerime kadar işlerken hep daha çok dibi görmeye başladım. Üst üste gelen kırıcı olaylar, kötülükler, nefes alamamak, anksiyete krizleri, yataktan asla çıkmak istememek derken hep hayallerimi gördüm tavanın pürüzsüz bir sayfa gibi gözüken haline baktğımda. Hep onlara tutundum. En çok sağlığım yoluna girsin istedim. Buraya yazdım hepsini, epilepsi atakları, astım atakları, ülser tedavisi, depresyon atakları bir türlü neden kurtulursam kurtulayım başkası geldi hep. Sonra hayat enerjisinin ne kadar güçlü olduğunu fark ettim. Dilemenin naifliğini hissettim. Kırıldıysam olsun bunda da bir hayır vardır dedim. Kendi kendime hep iyiyi düşündüm. Kimseyi kırmamaya çalıştım. Üzüldüğüm anlarda kendimi kendim toparladım. Aile kavramının o eşsiz sevgisini her zaman bir dağ gibi hissettim. Böyle bir ailem olduğu için aşırı şanslı olduğumu her zaman durmadan haykırırım. Benim en büyük şansım daima ailem oldu çünkü.

Şimdi yeni hayat kapımı çaldı. Ailemden uzak olacağım. Tek başıma bir yolculuğa çıkıyorum evet ama yakın dostlarımın hayatımda olacağı bir yolculuğa. Hemen haber verdim onlara. O kadar sevindik ki sanırım başımıza gelen en güzel şeylerden biri oldu bu haber. İşimin olması, kendi hayatımın olması derken en büyük dileğim belanın benden uzak durması. Hayatıma yeni insanları sokacağımı sanmıyorum. Yani yakınım olabilecek insanlar olmayacak. Kendi konforumda kalıp tanıdığım insanlara çok güvenmemem gerektiğini öğretti bana hayat. Başıma ne geldiyse sonradan tanıdıklarım yüzünden geldi. O nedenle güven konusu daima yanımda bir kurtarıcı olarak kalacak. İnsanın arkadaşı elbette olur, iş arkadaşı falan filan ama evet güvendim diyebileceğimi sanmıyorum. Bundan sonrası için en büyük dileğim huzur. Huzur yanımda oldukça iş hayatım daima yolunda olacak biliyorum. Çünkü çalışmaya bayılıyorum. İnsan ilişkilerimin iyi olacağını biliyorum. Deli gibi seviyorum bir işimin olmasını ki bu iş de içime çok sinen bir iş.

İşin zor kısmı annemden, babamdan, kardeşimden ve paşadan uzak kalmak olacak. Onlarda sık sık gelir diye düşünüyorum ama 2 senedir beraber yaşadığımız için bu durum bana koyacak biliyorum. Çünkü cidden ailem ile geçirdiğim her anı çok seviyorum. Babam ise İzmir’e biz de belki taşınırız diyor. Ben babamı tanıyorsam kesin gelirler İzmir’e. Çünkü biz babamla bambaşkayız. Ne o yapabilir beni görmeden ne de ben yapabilirim onu görmeden. İllaki taşınacaklar biliyorum!

Evet yeni hayat bana kocaman bir sevinçle geldin. YENİ HAYAT BANA DAİMA HUZURLA GEL, BANA DAİMA MUTLULUK VER, HER ZAMAN SAĞLIKLA GEL LÜTFEN!

Bu evreden sonra dikkat etmem gereken en büyük şey sağlığım. Sağlığım yerinde olmazsa bir sürü bela da peşimden gelecek demektir. O nedenle sağlam bir uyku ve yemek düzeni oluşturup daima sağlıklı olmaya özen göstereceğim! En önemlisi her şeyin üstesinden gelmeyi doyasıya yaşamak için elimden gelenin en iyisini yapacağım!

Dün bir veda günüydü benim için. Kalbimin kırık olduğu bir sabaha uyandım. Bazen olmuyorsa olmuyordur. Bazen olamıyorsa istesen bile yansıyordur hayatına. Duygularını zirvede yaşayan biri oldum hep. Bugün bu haberi ne kadar almış olsam da bir tarafım buruk kaldı itiraf ediyorum. Ama güneşi uğurladım dün gece ve şimdi yeni bir hayatın anahtarını elimde tutuyorum. Sadece bu olayda en hayırlısını diliyorum. Kalbine dokunduysam eğer en hayırlısı olsun isterim çünkü.

Evet beni okuyan değerli insanlar. Sanırım yaklaşık bir yıldır buradayım ve pozitif güç ile dilekler ile dualar ile yaptığım betimlemeler ile size uzun zamandır karşıma çıkan en iyi haberi sonunda veriyorum. Daima isteyin, dileyin ve hep betimleyin! Daima gözünüzün önünde olsun hayalleriniz. Elinizden gelenin en iyisini yapın. İnanıyorum ki hayatımız bize sürprizlerle gelecek ve umarım hayal ettiğiniz her şeye en yakın sürede kavuşursunuz. Bunu tüm kalbimle diliyorum!

Sevgilerimle. 🌼

Güneşi uğurladım

Gün boyu enerjik olmaya çalıştım. Hayat dolu olmaya özen gösterdim. İki gündür böbreğim feci şekilde ağrıyor ama yakınmamaya özen gösteriyorum. Böbrek ağrısı da çok fenaymış. Midem de bulanıyor. Sanırım üşüttüm. Yarın randevum var ona gideceğim. Umarım sadece üşütmüşümdür yoksa başka bir durum olsun cidden istemiyorum. Neyse sıcak su torbam yanımda ve her şey yolunda!

Hayatıma uzaktan bakıldığında sessiz sakin gibi duruyor olabilir ama beynimde kıyametler kopuyor bazen. Çabaladığım bir şeyler oluyor mesela ve sonrasında bir çaba görememek can sıkıcı olabiliyor. Elinizin bomboş kalması sinirinize dokunabiliyor. Tüm hayat enerjim ile tüm sevgim ile uğraştığım yollardan sonra güneşi tek başıma uğurlayacağım sanırım. Bu konunun beklediğim haberlerle ilgisi yok bu durum içsel bir durum. Güneşi uğurladığım da bana geceyi sunacak. Sanırım en kesin sonuç karanlığa teslim olmak olacak. Hayat enerjiniz bir yerden sonra emiliyorsa geceye teslim olmalısınız. Gecenin karanlığı, o deli haykırışlarınızı bastıran siyahlığı, en güzel son olabiliyor böyle durumlar için.

Kendimi sakinliğe bırakıp sessizliğin güzelliğine aşık olmaya karar verdim bugün. Aşk konusunda yorumlarımı söylemiştim. İnanmıyorum varlığına. Kimse o ütopik anlatımlı aşk olayının varlığını kesin kılamıyor gözümde. Ya ben yanlış insan kurbanıyım ya da kedilerimle huzurlu bir ev çizilmiş ruhuma. İkisi de olabilir bence. Kahvemi yaptım uğurlamayı sindiriyorum içimde.

Yeni bir güne uyandığımda uğurlamanın rahatlığına kavusacağım. Bir günün ardından yeni bir güne uyanmanın enerjisini yakalayacağım. Bazen gerçekten bitmek gerekiyor ya da bitirmek. Bir nokta da tıkanıyorsan sürekli ve çözüm yolu bulunmuyorsa güneşi batırman gerekiyor. Aç ordan bana bir büyük…. Çok dertli yazdım.

Sona yakalanan bünyemi yarın mutfakta tatlı yaparak besleyeceğim. Bazen gitmek kendinle kalmak demektir. Konuştu filozof burcu. Ama doğru konuştum bence.

Kendime söylemek istediğim şu:

Sen ne kadar istesen de bazen güneşi batırman gerekir. Bazen geceye kendini bırakıp sabahın varlığını hissetmen gerekir. Bazen kendin olman ve mutlu olman için vedalar gereklidir. Sen, sen olmaktan çıkıyorsan, bir tane bile umut göremiyorsan, sadece karanlığa bakıyorsa yüzün, yüzünü aydınlığa çevirmen gerekir. Bir bakmışsın güneş almayan tarafların sızlamış sonra.

Güneşi her zaman yakala!

Sevgilerimle.

Yıkılmadım ama ayakta da değilim

Her şeyin, her günün aynı olduğu bir evredeyim. Acımasız zaman sürekli aynı şekilde işliyor ben gözümü açar açmaz. Parlak günler, ışıl ışıl günler, güzel günler hepsi bir bir kapattı kapıları ve dışarıda bıraktılar beni. İşin kötü yanı kapıyı “mellon” diye de açamıyorum. İşin bir diğer kötü yanı zaten kapı açılsa da balrog beni elbet bulacak gibi hissediyorum. Anlık ruhum kararmış durumda.

Zaman sürekli aynı şekilde işliyor ve ben ömrümün boşa giden zamanına gözlerimi kısarak bakıyorum. Net görebilmek için bunu yapmam gerekiyor. Keşke ayık kafayla yaşamasam şu bazı bazı olan günleri. Açsam bir şarap doldursam kadehe ve gün doğumuna karşı diksem gözlerimi ve ona “bak burdayım hala” desem, yarım bir gülümseme ile. Sanırım hayatı dalga konusuna çevirmek için bir şişe şarap ve gün doğumuna ihtiyacım var. İşin kötü yanı ise ne bir şişe şarabım ne de güneşi doğuracak bir uyku düzenim var şu an.

Uyku ile ilişkimiz benim artık erkenden uyuyup erkenden uyanmama doğru evrildi. Şu an bir memur olsam mesai saati direkt masam da olabilecek kadar dinç uyanıyorum. Ama bu karantina döneminde buna ihtiyacım var mıydı? İşte orası gerçekten saçmalık. Bir şekilde zamanı geçirmeye çalışıyorum. Defterime doldurdum yine içimi. İçim defterin kapalı kapağı altında nedenleri ve sonuçları saklıyor. Önceden de bir blogum vardı. Her gün başıma gelen olayların nedenlerini ve sonuçlarını yazardım. Ben zaten kendimi bildim bileli yazarım. Bazen dile getiremediklerim olur onlarıda sayfalara kazırım.

Hayatım öyle ya da böyle ilerliyor işte. Bugün biraz duygusal tarafımdayım. Yatağın duygu yüklü tarafından kalktım galiba. İşin ilginç yanı bir sitemim yok sadece kendime kızıyorum. Kendime kızıyorum çünkü kendimi yoruyorum. Çok düşünüyorum her günü, her saati. Her saatime şöyle olsaydı şu an nasıl olurdu diye bakıyorum. Hayallerim beni esir aldı ben de elinde oyuncak oldum sanırım.

Kendimi bildim bileli deliler gibi hayal kuruyorum. En güzel yanı çoğu hayalimi yaşadım. Şahit oldum teker teker beni bulmalarına. Şimdi yine bir dolu hayalim var. Elbet beni bulacaklarını biliyorum, ama zamanı belirsiz. Ama bulacaklarından her zaman ve her daim emin olabiliyorum. Sadece yorgunum biraz. Sadece bazen çok hüzünlüyüm. Hatta şu an bahar alerjisi yüzünden ağlamaklıyım. Tabi işin şakası bu. Oturup ağlama kıvamına gelmedim daha. Şey yapıyormuşum “hayat! bu ne biçim hayat! dalga mı geçiyorsun ya” falan diyip Bihter Ziyagil yatışı yapıyormuşum yere. E bi de bayıl burcu tam olsun…..

Neyse ne diyordum. Göründüğü üzere yıkılmadım ama ayakta da değilim. Yani bu tam kapanma beni biraz boğdu orası çok net. Bir de güzel şeylere yakın olduğum için de stresliyim çok. Hayır her güzel şey bu kadar nazlı olmak zorunda mı ya? Bir kere de altın tepsi de önüme gelseler. Çok mu şey istiyorum. Evet tamam tamam biliyorum…

Neyse bir şekilde bu tam kapanmayı atlatacağım. Kitap okuyarak, yazarak, filmlerin dibini sıyırarak, ders konularına bakarak, spor yaparak falan filan. Akıl sağlığım biraz hasar alacak ama şu an iyiyim hala. İyi miyim acaba haahahah, neyse burası tartışılır. Neyse toparlanma konusunda harikayımdır. Halledeceksin burcu halledeceksinnn. En iyisi şimdi bir kahve yapıp balkonda sessizliği dinlemek. Bir de bir motivasyon videosu izledim bugün. Evet cidden ruh sağlığım için yaptım bunu. Abla diyor ki gözlerini kapa ve güzel şeyleri dile. İste onları. Sonra olmuş gibi yap ve sevin. Kendine güzelliklerin sana ait olduğunu söyle. 15 dakika boyunca yap bunu diyor. Pozitif gücü kendine çek diyor. Hazırım de ve olmuşcasına sevin. Gülmeyin cidden tiktok videosu çekeceğim yoksa. O kadar sıkıldım yani….. Nerde benim doğal taşlarım, çakraları açma vaktiiii!

Evet şimdi olmuşa ve ölmüşe çare olmadığını hatırlatıp, madem tam kapandık kahvenin içinde yüzelim diyor ve mutfağa koşuyorum. Umarım tam kapanma sonrası süper güzellikler bizi kucaklar. Onlar beni kucaklamazsa ben koşup kucaklayacağım. Her şeyi karşı taraftan beklemem asla!!

Güzel bir yaz bizimle olsunnn. Yeni haftamız da bize mükemmel ötesi şeyler yaşatsınn!

Sevgilerimle!

Galiba

Öğreniyorum artık zoruma giden her olayın karşısında dimdik durmayı. Kendimle olan savaşımı artık kendime çok yüklenmeden veriyorum. Düşünüyorum balkonda oturmuş sessiz sokağa ve yanıp sönen sokak lambasına bakarak. Galiba artık son vermeliyim içimi kemirecek, sinirimi hoplatacak olayları düşünmeye. Kendime en çok kızdığım nokta her şeyi çok düşünmek. Enine boyuna, doğrusundan yanlışına, karakterlisinden karaktersizine doğru uzun uzun düşünmek. Çok yoruyorum kafamı. Bakıyorum şu sessiz sakin sokağa benim beynimin içi “times square.”

Rahatlamam lazım artık. Sürekli neden diye sormamak gerekiyor bazen. Ben bir de, ben nerde yanlış yaptım acaba diye çok düşünüyorum her moralimi bozan olayın ardından. Hatayı önce kendimde aramak benim lanetim resmen. Ama doğrusu da bu gibi geliyor bana. Neyse şimdi şu balkonda sigara içmek vardı. Bırakalı da baya oldu ama sürekli aklımı kurcalıyor. Ne yapabilirim ki susmayan kafanın en yakın dostudur sigara. İkisi bir araya gelince düşüncelerin duman misali karışır havaya. Düşünceleri uzaklaştırma şeklinden anladığım da bu sanırım…

Neyse şimdi çay saati. Başlayayım hemen bir tane dönem filmine. Onun diyarına doğru yol alayım. Birazda oradaki dertlere ortak olayım. Kendiminkilerin üzerinden 1527855 defa gittim. Dertlerimin doçent doktoru oldum resmen. Üstüne tez yaza yaza profesörlük unvani alacağım. Neyse ya en azından her kafamı meşgul eden olayları düşündüğümde aa bunu da yeni hatırladım bak diye seviniyorum. Gerçekten hayatımı aydınlatan ikinci şey bir şeyleri hatırlamam. Diğeri ise edison sağ olsun.

Galiba artık uzak diyarlara yolculuk falan etmem gerekiyor. Keşişlerle konuşmak falan iyi gelebilir. Aklıma sadece kendi yaşadıklarım da değil çok başka şeyler takılıyor. Ülke derdi, dostumun derdi, korona derdi, rüyalarımın derdi… Say say bitmez. Ayçiçek yağının fiyatı bile takılıyor aklıma. Bunları yaşayan sadece ben olamam. Bence sanırım bu karantina, pandemi, yasaklar derken düşünce gücümüzü arşa çıkardık. Mitolojideki tanrıları betimliyorum kafamda hangisi daha kötüyse o daha çok kalıyor aklımda. Bana kötülüğü dokunan her şeyi hadesin kapısının önüne kargoluyorum. Sizinde siparişiniz varsa, hemen yollayalım. Hades bakar çaresine. Ben bakmaya tenezzül bile edemiyorum. Böyle buraya canımı sıkan olayları anlatınca rahatlıyorum hep. Ama içimi yeşertende çok olay yaşıyorum. Tatlı sohbetlere tanık oluyorum, gökyüzünün maviliğine aldanıp hava durumuna bakmadan ceketle dışarı çıkınca karşıdan gelen teyzenin kızıımmm üşürsün yavrumm demesi bile içimi yeşertti bugün. Evde dura dura dışarıya nasıl çıkılacağını unuttum. Balıkçı abileri ziyaret ettiğim günlere yeniden başlasak keşke. Bir de ders çalışma serüvenim baya iyi gidiyor. Ben bu iktisat işini çözdüm galiba. Keynes utanır mısın lütfen kendinden…

Evetttt şimdi çay vakti demiştik ona geri dönüyorum. Her gün iyi ya da kötü bir çok olaya tanıklık ediyoruz ama galiba yaşıyoruz da bu hayatı bir şekilde. Bıkmadan, usanmadan, vazgeçmeden tutunuyoruz hayatın ince bileklerine. Çok fazla sıkmadan, kırmadan narince yaşayalım hayatı! Hayatımda en çok sevdiğim şey naiflik. Naifliği unutmadan yaşayalım yeni gelen günleri! Haftanın başındayız size süper ötesi bir hafta içi diliyorum! Film aramaya dönüyorum. Kendinize çok iyi bakın!

Sevgilerimle.