Kasım

Sürekli yazacağım yazacağım diyorum bir türlü yazamıyorum. Nedeni ise kafamı toplamaya çalışıyorum, sanırım biraz dağıldı kendisi.

Kasım, doğduğum ay… Yeni yaşıma gireceğim. Tek dileğim ise artık mutlu olmak. Gerçi senelerdir her mum üflediğim zaman bu dileğimi içimden geçiriyorum. Ama kısmet olmadı. Neyse yeni yaşımdan umutluyum. He heytt burcu nerden nereye geldinn. Tabi ki de mutlu olacaksın!

Yeni yaşıma girmeden önce depresyonu yenmiş oldum! Kendime çeki düzen verdim. Düzenli yürüşlere çıkmayı kendime görev edindim. Kedilerle ve insanlarla tanıştım. Arkadaşlarımın derdine derman olmaya çalıştım ve her seferinde kahkahalar ile kapatıyoruz telefonu. Sanırım görevimi başarıyla tamamlıyorum. Her şey gerçekten çok güzel gidiyor. Yürüyüş yapmak muhteşem bir terapi haline geldi. Şimdi bi kaç kedi ile tanıştıtacağım siziii.

Bunun adı ela
Bunun adı sırnaşık

İkiside bebek gibiydi. Kasım ayının mükemmel kedileri! Sev beni sev beni demekten başka bir şey yapmıyorlar. Kasım ayının en güneşli gününde ela ile tanıştım. Yemeğimi onunla paylaştım biraz da sohbet ettik kendisiyle. Kendisi akavanın kedisiymiş. Karnını doyurup azcık sevdirip hava almaya çıkıyormuş. Ela işini biliyor ortalık mama dolu. Çanakkalenin en güzel özelliğinden biri her yerde mama olmasııı. Sevdim sevdim sevdim, mıncırdım, karnını doyurduk sonra yanımda biraz yattı ve kalktı gitti, her kedinin yaptığı gibi aahahah. Sırnaşık ise baya soğuk bir günde yürüyüşe çıktığım an geldi yanıma. Tam kucak kedisi. Tırmandı durdu. Sarıldı. Bebek gibi yattı. Onun da karnını doyurduk çok şükür. Sonra sohbet ettik. O da parkın kedisiymiş. Amca vardı bir tane dedi ki senin kedin mi? Yok dedim amca değil, çok sevmiş seni dedi. O an mıncırdım yanaklarından. Ay dedim sen beni çok mu sevdinnnnn. Günümü güzelleştirdi.

Kasım ayının kediler bakımından verimini her gün alıyorum. Sahil boyu kendiler ile karşılaşıyoruz. Bir de duygusal anlamda insana çok iyi geliyorlar. Kafan mı karışık? Mıncır bir tane kediyi hiç bir şey kalmıyor!

Duygusal anlamda düşünceliydim şu sıralar. Bir kişi beni sevdiğini falan söyledi. Dümdüz baktım suratına. İçimden dedim ki sevme beni. Neyse dedim ben aşk, sevgi vs kapattım bu konuları, çok tatlısın ama olmaz yani. Neyse ısrar etmedi çok şükür, anlayış gösterdi. Arkadaşım gibi davranıyor şu an ama, biri size karşı bir şey hissediyorsa arkadaşınız olarak kalması imkansız gibi bir şey. Kırmamak için yazma, etme vs demiyorum. Eninde sonunda kesecektir konuşmayı. Üzülüyorum böyle olunca ama gerçekten duygusal hiç bir şey yaşamak istemiyorum. Bana kedileri versinler yeter. Kapattık o davaları. Açmamak üzere uzaklara yolladık. Kırık kalbimizle kaldık ortada ama olsun onu da bastık sonuçta bağrımıza.

Neyse. Çok da bahsetmenin lüzumu bile yok. Ben böyle gerçekten çok iyiyim. Kırılmıyorum, üzülmüyorum, acı vs çekmiyorum. Aklımda da biri yok, hayat gerçekten bu şekilde çok ama çok güzel. Yeni bir ilişki yeni bir acı demek benim için. Ruhum acıyor hala. Hala sızlanıyorum bazen. Kendimi iyileştirmek ile meşgul olduğum için, kimseyi ama kimseyi istemiyorum hayatımda. Bence çok da yerinde bir karar.

Doğum günümü bir kahve içerek kutlamayı düşünüyorum. Bir de bizimkiler pasta vs alırlar kesin. Dileğimi tutup, mumları üfler, bir a4 kağıdına dileklerimi yazar ve missler gibi uyurum. Çok yakın arkadaşlarımla konuşur eğlenir ve günün keyfini çıkarırım. Güzel müzikler dinler, dans falan ederim evde. Yeni yaş için güzel plan bence! Bekle beni 11 kasımmm.

Dertleştiğim çok ama çok yakın dostum hikmet sana hediye yollayacağım dedi ahahaha. Ne yollayacak hiç bilmiyorum. Komik bir şey yollayacağım dedi ama meraktan da öleceğim. Söylemiyor da uyuzzz. Neyse güleceğim kesin zaten. Kendisi mükemmel bir insan! Dert ortağım. Her şeyimi biliyor ve bana çoook inanılmaz akıllar veriyor. Bazen dediklerini yapamıyorum ama olsun anlıyor beniii. Biz de bu şekilde anlaşıyoruz napalımmm.

Kahvemi aldım elime, dur bi yudum alayımm. Evet oh çok iyi geldi. Yeni yaşım gerçekten bana uğur getirsin artık. Gerçekten ihtiyacım var buna. Yolum bahtım açık olsun lütfen. Vallahi yoruldum ya. İniş, çıkış, iniş, çıkış fenalıklar geliyor bazen. Kendimi toparlamamak için dağılmama kararı aldım. Ay böyle de sürekli diken üstünde oluyor insan. Neyse atlatacağız bu saçma zor zamanlarıda. Kasım ayını her zaman sevmişimdir. Sadece doğum günüm olduğu için değil. Havalar birden soğur. Yağmurlar başlar. Sis vs olur. Ay gerçekten mükemmel bir atmosfer. Kasveti seviyorum ben galiba. Ruhum olmuş kasvet zaten haahah. Neyse yağmurlar yağsın üzerime. Gerçekten yağsın da dolaşayım sokak sokak. Sonra eve gelip ısınayım bir köşede.

Dün dışarıdaydım. Bir sis bastı ortalığııı, ayy dedim gitme ne olursun. Çok ama çok güzeldi. Eve yürüyordum o sıra da, adımlarımı yavaşlatıp o atmosferin keyfini çıkardım. Bir de yaktım bir sigara, yaşıyorum galiba bu hayatı dedim ahahaha. İnsan küçük şeylerden mutlu olmalı! Bazen gerçekten seviyorum bu hayatı!

Şimdi kitap okuyup, sonra da yürüyüşe çıkacağımmm. Hava inanılmaz derecede rüzgarlı ama bu bana engel miii!? Aslaa. Sahil boyu yürüyüp bir kendime geleyim. Bu arada kilo vermişim yine. İştahım hala yok. Uğur abi ile konuştum. Haftaya yanıma gel dedi. Ay ne zamandır psikiyatrist yüzü görmemiştim hahaha gideyim bariiii.

Hepinize mükemmel bir hafta diliyorum. Küçük, büyük mutluluklar bizimle olsun! Şansımız bol olsun! Çok ama çok enerjik olup mükemmel bir hafta geçirelim! 💙

Sevgilerimle!

Sevince doğru koşanlar

Dün sitem dolu bir yazı paylaşıp, kırılganlığımı falan dile getirmiştim ama sildim o yazıyı. Sitemli olmayı kendime yakıştıramıyorum. Bir de kimsenin düşüncesini değiştirmek zorunda değilim hele ki kendimi ifade etmeyi biliyorsam ve bunu da yapmıssam. Bugün daha güzel şeylerden bahsetmek istiyorum. Ama şunu da eklemek istiyorum ki umarım ölmeden önce umutlarımız hayallerimiz gerçekten bizimle olur!

Bu sabah güzel uyandım. Çay eşliğinde bir yazı yazmak istedim. Sevince doğru koşan asla vazgeçmeyenler derneği başkanı olarak bugün pozitif basacağız bünyeye. Harika bir sabaha uyandım. Tek kötü noktası yirmilik dişim yine şişmiş. Çıkacaksan çık artık, çıkmıyorsan da sal beni gideyim ya. Neyse yine de yıkılmıyoruz, bu arada neden pozitif olmamız gerektiğini anlatıyorum. Her sabah bizi üşütmeyen bir sabaha uyanıyoruz. Kahvaltımızı keyifle yapıyoruz çoğu zaman. Sonra çay faslı, evdekilerle sohbetler falan derken öğlen oluyor zaman. Dün aşırı depresiftim. Ama gece uyurken yarın mükemmel olarak uyanacaksın diye kendimi şartlayarak uyudum. İyi ki de öyle yapmışım. Ne olursa olsun yasaklıyorum kendime mutsuz olmayı. Kim ne düşünüyorsa düşünsün insan kendini ve ne hissettiğini biliyor sonuçta!

Neyse bugün ki planım regl dönemini sağsalim atlattığım için denize girmek. Güneşlenmek. Yani güneşlenmek dediğim güneşleniyor gibi yapmak. Ben gölgede uzanırım genelde. Sonra elime bir mitoloji kitabı alıp yüksek ihtimal iskandinav olanı alırım thor kadar güçlü olmak… Yani o kadar olamam belki ama en üst leveli deneyeceğim kendim için. Sonra akşam işimle ilgilenip uyuyacağım. İzmire gitme planımın olduğunu söylemiştim onu konuşacağım yarın. Umarım yakın zamanda gitmem çünkü hava ateş ediyor. İzmir de yanıyordur. Ay hem daha meltem gelecek bugün 18 ağustos bugün araması lazım beni. Bu arada hafta sonu tatili için Yalovaya gittik gerçi ben sadece devrildim odada güzel oldu dinlenmek. O nedenle memnun kaldım hafta sonu tatilinden. Gerçi ben sürekli dinleniyorum. Ama klima vardı o nedenle baya iyi oldu. Biz sürekli taşındığımız için, baba mesleği dolayısıyla, malesef klima ölmüş. Kırılmış. O nedenle taktıramadık. Zaten bir ayda geldiler takma işlemi için. Neyse bu yazı da böyle yana yana geçirmiş olduk seneye klima alınır diye düşünüyorum. Bir saniye çayımdan bir yurdum alayım… Evet aldım. Ne diyordum pozitife odaklanacağız. Bundan sonra ay travma, ay şu olay beni çok üzdü, ay hayatıma devam edemiyorum, ay bu durumlar beni soğuttu vs vs vs yok. Olay örgülerini silme aşamasına başladık. Siliyoruz travmatik ne kadar olayımız varsa. Zaman alacağı kesin ama bugün sabahın köründe bana dünyanın en güzel uyku ilacını yazan doktoruma mesaj attım. Dedim böyle böyle ben daralıyorum geçmiş yüzünden. Kendimi de suçlamaya başladım anlayamadığım için falan. Konuda özetlersek güven problemi yaşamam ve insan ilişkilerine kendimi uzak tutup içime kapanmam. Bir ilaç önerdi öncelikle onu alacağım bir de yarın gel seninle uzun uzun konusup neler canını sıkıyor bir bakalım dedi. Doktora gitmekten korkmayın. Ben yarın gidip tüm olay örgülerini anlatacağım. Çünkü haketmediğim tonlarca olayın altında sıkışıp kalmaktan çok sıkıldım artık. Doktorum bana hep sen en güçlü kalkan kişi oldun der. Ay ben yine güçlü kalkayım uğur abi ahahha nolur bir güçlü kalkayım da kendime geleyim ya. Neyse işin neresinden başlarsan kar.

Kendim bazı insani problemlerimin altından kalkamadığım için, kendime kızdığım için, gitme kararı aldım. Çünkü kendim çözemiyorum orası belli. Siz de kendiniz çözemiyorsanız yardım almalısınız bu utanılacak bir şey değil. Bence ülke olarak zaten hepimiz gitmeliyiz.

Neyse yarın çanakkaleye gitmek güzel olacak. Ailemle gidince baya güzel oluyor. Yolda baya eğleniyoruz. Bi de ayşegülü çok özledim kısa zamanda da onunla buluşmam lazım. Bugün full keyif bir insan olduğum için umarım sizde full keyif olursunuz. Bugün hotel california şarkısı kadar keyifli bir tondayım. Çok da severim. Hemen dinleyeyim bari. Öyle bir gün batımı şarkısı gibi kızıl ve yeniden doğuşa yaklaşacak bir akşam güneşi gibiyiz! Güneşin ta kendisi biziz hatta!

Umarım güzel bir çarşamba günü geçirirsiniz. Ben bugün birazdan denize koşuyorum ve hepinize boll bolll iyi dilekler diliyorum! Umarım keyfimiz her bozulduğunda da bile bizimle olur!

Sevgilerimle!

Huzuru kendinde ara

Bugün erken uyandım ve hemen kahvaltı yaptım. Denize gideceğim için erken uyanmak durumunda kaldım desem daha doğru olacak. Neyse kilo aldığımı biliyordum ama üstüne bir kilo daha almışım. Sevimsizce indim tartıdan. Kontrol ettim defalarca yok cidden kilo almışım. İşin kötü yanı elbise giyince göbeğim çıkıyor. Dertlere bak dertlere… Neyse kiloyu veririz çok dert etmeyelim. Bugün huzurlu bir gündü. Denize gittim yemeğimi yedim. Baya uzun süre kaldım hatta suda. Normalde yüzmeye çok bayılan biri değilim çünkü. Sessizce su da yüzdüm yüzdüm yüzdüm. Deniz yıldızları oldurdu hep ama bu sene yok, nedense gelmemişler. Sonra kitabımı aldım gölgelik bir yer bulup okuyacaktım ki kitabın en arkasına içimi dökmek geldi bir an. Huzuru kendimde aramaya başladım. Başka birinden huzur beklememeyi, zaten kendi içimde huzurum olacaksa başkası ile de mutlu olacağıma karar verdim.

İnsan hayal kırıklıklarının bitiriciliğinin hemen ardından ertesi günü umutla beklemiyor mu? Yaralarımızı güneşin doğuşuna teslim etmiyor muyuz? Güneş hem yakıyor o yaraları, hem de kurutuyor. Bende kendi yaralarımı bu gece güneşe teslim edeceğim. Sonrada kendi içimdeki huzuruma canı gönülden sahip çıkacağım. Çoğu zaman hep karşımdakinin huzurunu düşündüm ve kendimi unuttum. Uzun zamandır birinin huzurunu düşünmüyorum, çünkü hayatıma birini almıyorum. Ama şu an tek önemsediğim şey, benim ne istediğim. Kendimle olan bu asla vazgeçme savaşına şimdide iç huzurumu ekliyorum. Ne olursa olsun kendi huzurundan vazgeçme. Kendini kaybetmiş olduğun her an, içindeki huzura sakla kendini. Sana senden zarar gelmeyecek. Çünkü sen, zaten iç huzurun için yaptığın savaşta galip geldin. Öp alnını ve sarıl kendine.

İç huzurumu sağlamak için öncelikle beni deli eden kendimle ilgili problemlere çözüm bulup, beni kendimde ne mutsuz ediyor onları bulup kağıda yazacağım. Sonra bunlar azaldıkça yanlarına tikler atacağım. Çünkü yazarsam onaylamam daha kolay olacak. Kendi gözlerimle belki de inatla kabullenmek istemediğim şeyleri yazacağım o bembayaz benim dertlerimi emen can dostum a4 kağıdına. O kadar çok yazdığım yazılarla dolu ki ev… Her defterin, her kitabın arasından benim dileklerim ya da sinirlendiğimde yazdığım düşüncelerim çıkıyor aralarından. Rahatlatıyor mu diye sorarsanız oldukça iyi geliyor. Tanımadığınız birine derdinizi anlattığınız oldu mu bilmiyorum ama o an bir rahatlama gelir ya insana hah öyle bir şey işte! Tanınmıyorsunuz ama çileler akıp gidiyor gözlerinizin kenarından. Çok özel ve güzel bir duygu. Benim vazgeçilmezim.

Yarın kendi içimdeki huzur için çalışmalara başlıyorum. Elimden gelenin en iyisini yapacağım, çünkü asla vazgeçmiyoruz. Daha sonra naptım, kitabın arkasına içimi döktükten sonra bir defa daha denize daldım çıktım. Dalarken burnumu sürtmüşüm burnumun ucu çizilmiş… Dalarsında kafa, göz, burun dalmazsın esprisi yapsam… Tamam gerçekten kötüydü….

Sonra yemek yendi üstüne kahve içildi. Baya iyi geldi bana ağaçların arasında kalmak. Kendimi dinç hissettim. Bazen çok yaşlanmış hisediyorum ama doğa ile birlikte olunca insana rahatlama geliyor. Hatta ayaklarımı bol bol toprağa bastım. Negatif ne varsa gitsin diye. Hayatımda beni zorlayan en çok şey uyku olayı. Epilepsi bile okey halloluyor ama ilaç içmeyi unuttuğum zaman hiç uyuyamıyorum. Bu da ister istemez canımı sıkıyor. Devamlı ilaca hapsolmak çok sinir bozucu bir durum. Neyse bunu da halledeceğim. İç huzura ulaşınca uyku da hallolacak bence. Çünkü kafam hiç susmuyor ilaç içmeyince. O nedenle uzun uzun, madde madde beni rahatsız eden ne varsa halledeceğim hepsini.

Bugün en çok yine ve yeniden scorpions dinledim. Bir de Mozart a taktım bu aralar. Uyurken baya iyi oluyor. Tek sorun kulağımın birinin dışı acayip şekilde kaşınıyor. Bunun için daha önce kkb ye gitmiştim merhem vermişti iki tane. Sonrasında geçince kullanmayı bırakmıştım ve alerjik olduğunu söylemişti. Şimdi yine başladı bugün tekrardan krem sürdüm. O nedenle uzun süre kulağımda kulaklık olmasını da istemiyorum. Mozart ı açıyorum spotifydan yanımdaki masaya koyuyorum telefonu ve dinleye dinleye uyuyorum. Huzurla bir ilgisi olduğu kesin. Çok ama çok iyi geliyor insana.

Uyku zamanım artık gelmiş bulunmaktadır. Bugün ki kişisel gelişim programımızın daha sonuna geldik. He heyt biz nereleri yendik ya bunlar ne kiiii!! O yüzden beni okuyan herkes, iyi ki varsınız! Umarım daha güzel günler bizimle olur ve kendimiz ve istediklerimizle ilgili olan savaşımızı biz kazanırız! Bu gecenin ardından, güneşin doğuşu ile birlikte, kendimiz olmak için depar atıyoruz. Neden? Çünkü biz önemliyiz. Neden? Çünkü biz asla vazgeçmeyiz! Evet şimdi doğru maça.. Şaka şaka tutamadım kendimi….

İyi ki varsınız! Haftanın başı ile birlikte güzel günler bizimle olsun!

Sevgilerimle!

Güneşe merhaba deme zamanı!

Sessizliğin esiri olmak

Kararsızlık da nirvanayı gördüğüm bir dönemdeyim. Ne oluyor etrafımda, ne bitiyor, ne hissediyorum, nasıl geçiyor günlerim hiç biri hakkında tek bir fikrim yok. Bazen inanılmaz zevk alıyorum hayattan bazense ne biçim hayat diye serzenişlerde bulunuyorum. Gerçekten nasılım acaba? O nedenle yazmaya karar verdim. Yazarak nasıl olduğumu anlamaya çalışacağım. Aslında günlerim kötü geçmiyor ama kaybolmuşluk hissi hala benimle birlikte. Cebimde. Yanımda geliyor her yere. Nedenini biliyorum aslında ama dile getirmek istemiyorum. Dile getirirsem evet bu yüzden dersem çaresiz olacağım.

Hayatım şu şekilde. Uyanıyorum. Kayıp hissediyorum sonra hemen bir kahve içiyorum en acılısından. Sonra ne yapsam diye düşünmeye çalışıyorum. Bazen kendimi dışarı atıyorum bazen de evde dolanıyorum tüm odaları. Dışarı atsam da bazen çok iyiyim, çok güzelim. Bazen ise sorguluyorum ne yapıyorum şu an neden evde değilim diye. Bazı şeyleri özlüyorum. Eskisi gibi olmayı. Eskisi gibi her yerde, her an da kendim olmayı özlüyorum. Bazen bir sessizlik sarıyor içimi bazen de sessizliğin yerini kahkahalarım alıyor. Eğleniyorum bazen. Birine evet şu an burda olmaktan memnunum gülüşleri saçıyorum. Hiç anlayamıyorum bazen kendimi. İnişli çıkışlı bir gün derken yoruluyorum. Duygularım fazla yoruyor beni. Bazen içim çok acıyor. Kendimi neden böyle oluyor diye darlıyorum. Nedeni de belli aslında ama dedim ya dile getirmiyorum. Bir şeylerle meşgul olmak iyi geliyor aslında. Pazartesiye yetiştirmeye çalıştığım bir iş var. Gayet de güzel gidiyor. Onunla oyalandığım zaman süperim. Kafamın doluluğunun yerini işin güzellikleri alıyor. Ama sürekli bir şeylerle meşgul olamıyorum. Şu an mesela bu yazıyı yazarken sorguluyorum kendimi. Neden arıyorsun kendini, bırak akışına diyorum. Bazen çok güzel akıştayım. Bazen ise kayboluşlardayım.

Yaz mevsiminden bazen süper verim alıyorum. Yaz geceleri mesela. Azcık süslenmişsin. Güneş kremi kokuyor yüzün. Hafif yanmışsın güzel giyinmişsin, hafif bir meltem esiyor elinde içkin, kahkahalar yükseliyor sokaklardan, karşımda Ayşegül neden böyleyiz diye söylenip kahkahalar atıyoruz. Bazen içimiz acıyor bazen ise memnunuz hayattan sohbetleri. Bazen o kadar güzel hissediyorum ki. Yemeğimi yiyorum güzelce. Tatlımı yiyorum ardından. Gökyüzü ışıl ışıl. Mekanların bazılarından güzel şarkılar yükseliyor. İnsanlar pırıl pırıl parlıyor gecenin ışıkları ile birlikte. Ay sonra içime karanlık çöküyor. Birden ah ah nerde o eski yaz geceleri diye derbeder oluyorum. Aslında her şey güzel ama içimde bir kaybolmuşluk hissi var işte. Bir boşluk var. Arıyorum o boşluğu sonlandıracak güzel bir an. O an bulununca rahatlıyorum. Sonra yeniden sıfırdan başlıyoruz. Depresyon desen değil. Sahi ne bu içinde bulunduğum durum. Tıpta bir adı var mı acaba? Aşk mı lazım acaba bana. Aşk… Olsa güzel olurdu diyeceğim ama korktuğum bir duygu. Yarın kalmaktan korkuyorum çünkü. Seversem çok güzel seviyorum. Sonra yarım kalmak beni mahvediyor. Yarım kalmayacağımı anlatsa belki giderim peşinden. Sahi yarım kalmayacaksın diyebilir mi biri? Bak hissettim şimdi o burukluğu içimde. Sevilsem sevilirken ve severken sarhoş olsam keşke. Sevilmek güzel şey. Bak yine darmaduman oldu içim. Bir yaz gecesi ve içim kapkaranlık. Sevildiğimi anladığım an ne de güzel severim oysaki. Sahi sever mi biri beni?

Evet bir yere vardım en azından. Sevgi istiyor sanırım içim. Sanırım yarım kalmamak istiyorum. Sanırım aşk güzel olurdu şu an. Aşk tamamlayabilirdi beni. Güzel duygu iyi biliyorum bir insanın saçını okşaması. Güzel gözlerle bakması. Sarhoş oluyorum hemen. Sonra korkuyorum ama ya yarım kalırsa diye. Oysa ne güzel bir yanaktan öpücük bir kahve içelim mi demeler. Oysa ne güzel bir yaz gecesi hafif esen rüzgarda sarılmak. Ne güzel duygular var değil mi? Hep yanındayım dese inansam buna desem ki evet hep yanımda benden mutlusu olmazdı sanırım. Anladım ben şu an. Şimdi anlıyorum. Sevilmek çekmiş içim. Elimin tutulması ne dr mutlu ediyor beni. Heyecanlandım birden. Ne güzel duygular yaşıyoruz eğer ki tamsanız şu an sarılın yanınızdakine kocaman. Sarılın sorgusux sualsiz. Seni seviyorum deyin en yürekten en sahici ses tonuyla. Seni seviyorum denmesini özlemiş içim. Duysam şu an kesin ağlardım. Sevginin en güzel haline darmaduman olurdu kalbim. Gözlerim yaşardı. Ama buldum sonunda kendimi. Sevilsem ve duysam bunu kendime aynada öpücükler atardım. Sevileceğimiz günlere kaldırıyorum olmayan ama hayal ettiğim kadehimi.

Sevgilerimle.

Ayşegülün kedosunu severken hüzünlenişimi bırakayım buraya. Duygusal biriyim fazlasıyla…….

Devam

Dune serisinin ikinci kitabı Dune Mesihi’ne başladım bugün, kalın bir kitap ama bitireceğim. Sabahtan beri bir elimde kitap diğer elimde kahve oturuyorum ve geziniyorum evin içinde deliler gibi. Hava çok güzel biraz serin. Serin havayı bu kadar seveceğim aklıma gelmezdi. Ama sıcakla ilgili çok kötü anılarım oldu bu sene, o nedenle en iyisi serin ortamın tadını çıkarmak.

Alerjim bugün azalmış durumda. Hala ne alerji yaptı bilmiyorum ama burnumu koparasım geliyordu. Sürekli hapşırcakmış hissi beni deli etti. Neyseki bugün ona da elveda demiş sayılırım. Bugün asla silemeyeceğim fotoğraflara baktım uzun uzun. Asla ama asla silmeye kıyamayacağım, yüzümün gerçekten inanılmaz güldüğü harika zamanlar hepsi. Çok hoşuma gitti hepsine teker teker bakmak, biraz da duygulandım. Doğruyu söyleyeyim baya duygulandım. Sahici mutluluk, sahici gülümseyişler, İzmir’in bana güzellik ışınları kattığı o güzel fotoğraflar serisi. Hep saklayacağım güzel anılarım. Hepsi için evrene kocaman teşekkürlerimi sunuyorum.

Kitabın yarısından çoğunu geçtim. Gece de pek düzgün uyuyamadığım için kitap okuyup zamanı değerlendiririm diye düşünüyorum. Bu arada ben gerçekten galiba huzursuz bacak sendromu oldum. İnanılmaz derecede gece bacaklarım yüzünden rahatsız oluyorum. Buna etki edecek ilacı da bıraktım ama bilmiyorum yarın doktoruma yazacağım bu durumu. Fena şekilde çıldırıyorum. Gece evin içinde geziniyorum. Bacağımın arasına yastık koyarak uyumaya çalıştım ama o da fayda etmedi. Fena sinirlerimi bozuyor. Neyse bu tecrübeyi de yaşamış oldum. Bunu da atlatacağımdan eminim. Çıt kırıldım prenses burcu….

Şu an paşa yine uyumak üzere bacağıma geldi. Huy edinmiş ben yatarsam üzerimde yatıyor. Oturursam bacağımda uyuyor. Isırmak istiyorum ama aşırı küçük. Aslında kedide sahiplenmek çok istiyorum ama şanslı ile paşa hiç anlaşamamıştı. Ama şanslı bebeğim dünyanın en narin kedisiydi. Bak hatırlayıp duygulandım. Güzel ol hep şanslı pıtırcığım.

Günün geri kalanında da pek bir planım yok. Çok yoğun bir tempodan çıkınca bu kadar sessizlik pek hoşuma gitmiyor. Ama tatil yapıyorum diye düşünüyorum. İş konusunda daima şanslı oldum. Hep önüme fırsatlar çıktı. Şimdi yine iki fırsat var karşımda. Ama tamamen iyileşmeden bir temponun içine girmek istemiyorum. Epilepsi çok kötü bir dönüş yaptı o nedenle onu kızdırmak gibi bir niyetim yok. Zaten yorgun da hissediyorum. İnanılmaz bir eklem ağrım var. Hepsi yoğun tempo ve aşırı çok aşırı sıcaktan oldu sanırım. O nedenle sağlığımı toparlamadan bir işe başlamak o işi çöpe atmak olacak. Para sıkıntısı da yaşamıyorum o nedenle önceliğim sağlığım. Sağlık olduktan sonra bu muhasebe bilgisiyle şirket yönetirsin burcu…….

Her şey güzel aslında sadece boşluklar var. Jengadaki gibi. Yıkılsam yıkılacağım, ayakta zor duruyorum gibi. Ama ayaktayımda. İşte siz anladınız. O boşluklara müdahale mi etmem lazım. Yıkılıp tekrardan mı başlamalıyım bende anlamıyorum hiç. Ama hayat şu an gerçekten güzel. Sadece benim duygularım hissiz, bakışlarım hissiz ve donuk. Buna da çareyi elbet zaman içerisinde bulacağım. Burcu sen yaparsın kızım! Yapacağından eminim!

Sakin ve güzel bir hafta sonu oluyor. Umarım sizin içinde süper bir hafta sonu oluyordur. Yazdıkça güzelleştiğim bir yazı oldu. Kendimi daha iyi hissediyorum. Şimdi kitabıma dönüyorum. Hepiniz kendinize süper iyi bakınnnn.

Sevgilerimle.

Aydınlık yarınlar

Bugün kendim için sonunda bir kitabı bitirdim. Yunan ve roma mitolojisini okudum. Mitolojiye kendimi bırakmak iyi geldi. Okumak isterseniz Otto Seemann’nın yazdığı bir kitap kendisi. Güzel duru bir anlatımı var ben sevdim. Onun haricinde bol bol kahve içtim. Sadece bir şeye alerjim var sanırım ama onu bulamadım. Dün denize gittiğimden beri burnum kaşınıyor. Sürekli hapşırıyorum. Onun haricinde dinlendiğim okuduğum bir gündü. Havalar biraz serinledi. Cehennem sıcağına yakın bir sıcaklığa maruz kaldım bu sene, o nedenle serin hava beni biraz mutlu ediyor.

Kaybolma ile savaşım hala devam ediyor. Çok fazla üzerine düşünemiyorum ama yaşıyorum diyelim. Gün sonunda en azından kendimi yorgun hissettiğim an kayboluşun ne kadar keskin olduğunu fark ediyorum. Ama bu sorunu da aşacağım. Ne dertler geldi ve gitti. Her şeyin zaman ile birlikte silindiğine şahit olduğum için çok fazla karamsarlığa bırakmamaya çalışıyorum kendimi.

Neden böyle kaybolduğumun bir kaç nedeni var aslında ama, ne üzerine düşünmek istiyorum ne de kendimi üzmek. Düşünürsem üzüleceğim. O nedenle hiç konusunu açmamak daha faydalı benim için. Çiçeklere su vermek, kitap okumak, sahil kenarında yürüyüş yapmak kumlara oturup scorpions dinlemek… İşte bunların hepsi bana çok iyi geldi. En azından kanayan yarama kabuk bağlaması için yardımcı oluyorum. Hayat böyle işte sizi üzer ve siz üzülmüş yanlarınıza tentürdiyot basarsınız.

Yarın ki planım başka bir kitap bitirip, yazıma devam etmek. Yanında bol kahveli az sigaralı bir keyif günü yaşamak istiyorum. Hava rüzgarlı olmazsa belki kumsala uzanmaya giderim. Denize girmek beni heyecanlandırmıyor artık. En iyisi uzanmak ve denizin kokusuna ve sesine eşlik etmek. Yüzme olayı bana artık cazip gelmiyor. Ama sesi, kokusu, yanında açılan bir şişe şarap falan daha mantıklı benim için. Atacaksın kamp sandalyelerini oturacaksın elinde kadehin izleyeceksin denizi, tatlı sohbeti. (kalabalık olmayan bir yer hayal ediyorum!)

İzmir de her yaz arkadaşlarımla balıklıovaya giderdik. Issız bir koy bulmuştuk. Kimsenin gelmediği. Bizde yüzmeye gitmiyorduk. Kahvaltımızı orada yapıyorduk. Beyaz fırın var bucada. Çok güzel sandviçleri var. Oradan alır, çayımızı termosa koyar, sessizlikte pikniğimizi yapardık. Ayaklarımızı suya sokar, sohbetimizi ederdik. Huzuru doyasıya yaşadığım güzel yaz aylarıydı. O koya gitmeyeli baya oldu. Hatta beyaz fırına da gitmeyeli baya oldu. Sohbetinizin uyuştuğu nadir insanlar bu evrende birer lütuf. Saçma sapan sohbetlere maruz kalınca kendimi kapatma moduna alıp o anın geçmesini beklerim hep. Kötü sohbet baş ağrısı demektir.

Neyse ne diyordum evet denize girmesem de izlemeyi severim. Güneşlenmekle de pek aram yok ama yatarım yani sorun değil. Gerçi yüzmem de lazımmış ama çok da gerekli değil benim için.

İzmiri özledim. Ne kadar kalabalık ve değişmiş olsa da özledim izmiri. İzmiri hep özleyen biri oldum zaten. Ama gidip gelme olayını ayarladığım için kısa zamanda kendisine kavuşacağımmmm.

Her gün bir öncekinden daha güzel olsa.. hayat, hayatımız ne kadar mükemmel olurdu. Şimdi böyle diyince aklıma bülbülü öldürmek kitabı geldi. Neden diye sormayın, okuyun. Hatta izleyedebilirsiniz. Siyah beyaz bir yapım. Hem güzel film hem güzel roman. Kesinlikle okunması gerekiyor. Onun haricinde yeni Paulo Coelho kitapları sipariş ettim. En sevdiğim yazar olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Adama çok içim ısınıyor. Kendimi görüyorum yazdığı her satırda. İyi ki kitaplar var! İpek Ongunla başlayan kitap serüvenim hayatıma kattığım en güzel olaylardan biri.

İlaçlar vurdu ve yatış çanları çalmaya başladı. İç sesim huzur dolu ve ben de huzur dolu ve sakinim. Sakin bir yazı oldu. Duru olan çoğu şey güzeldir. Sigaraya hala devam ediyorum ama o meseleyide halledeceğim. Neyse içip yatayım en azından…

Hepimize güzel bir hafta sonu diliyor ve uyuyorum. Her şey içinizden geçenin de ilerisinde mükemmel olsun!

Sevgilerimle.

Bahsettiğim balıklıova ve sonbahar mevsimindeki ateşimiz güzel zamanlardan bir parça olarak kalsın

Haykırmak

Demeter hayatıma bereket getirse şu an ne güzel olurdu. Freya da olur hiç fark etmez. Uyumadan bir yazı ile içimi yine buraya dökmek istedim. Bu bloga bazen aşırı depresif, bazen motivasyonu yüksek yazılar yazdım hep. İkisini de nasılsam nasıl hissediyorsam öyle yazdım. Kendi hayatımda duvarlarımla, hayattan pek de istediğim verimi alamadan yaşıyorum. Çoğu şey, ters düz oldu ve ben hala alışma aşamasındayım. Hayat sürprizlerle dolu. Bazıları iyi bazılarını hades ayarlıyor herhalde.

Gökyüzünü seyrettim bugün uzunnn uzun. Deniz kenarındaydım. Çok fazla yüzmedim ama çok fazla bakındım gökyüzüne. Hani diyordum ya kafamın içi sustu diye, birazcık konuşmaya başladı kendisi. Bu iyi haber çünkü normalleşiyorum demektir. Sessizlik sinirime dokunuyordu. Boş boş bakınmak gerçekten hiç de güzel bir şey değilmiş. Düşünüyorum öyleyse varım cümlesine sonuna kadar katılıyorum. Zaten çok fazla şunu da yapsaydın, keşke şöyle olsaydı, şunu da bir gözden geçirseydin diye tatava yapmadığı sürece beynim ile gayet iyi anlaşıyoruz. Kendimi bildim bileli kafamın içi hep mükemmeli konuşur. Mükemmeli oldurmak için ne kadar uğraşırsam uğraşayım ya gerçekten mükemmele yakın bir sonuç elde ederim ya da tamamen tam tersine ulaşırım. Oluruna bırakmak… Şu oluruna bırakma olayını 25 yaşında hayatıma soktum. Daha çok yeni. Geçen sene aklım erdi şu akışına bırakma olayına. Depresifliğimi yazıyorum, içimi döküyorum buraya ama oluruna da bırakıyorum. Hayat son sürat giden bir araba ve ben şoför koltuğunda değilim. Arka tarafta müdahale etmeden oturuyorum. O ön koltuğa geçersem, inat etmiş olacağım ve her şey çığırından çıkmaya başlayacak bundan eminim.

Hayat aslında o kadar da kötü değil. Sadece sevgi olayları, duygusal boşluk durumları beni yoruyor. Gerçekten duygusal olarak bir çıkmazın içindeyim. Dış etkenler de buna tuz biber oldu. Ama boşluktayım diye de kendimi perişan etmeyeceğim. Akışş ya! akışa bırak burcu… Hayat sürekli sürprizlerle gelir. Üst üste yaşadığım talihsiz olaylardan sonra şu an güzel bir sürprizle gelse beni çok mutlu etmiş olacak. Güzel bir sürpriz istiyorum ne ile alakalı olduğu umrumda değil. Biraz sevinmeye ihtiyacım var. Onun haricinde hayat akıp gidiyor işte. Bazen yetişemiyorum hızına, bazen de kayboluyorum. Dün kaybolmuştum mesela. Buraya yazdığım belki de en depresif yazıydı. Ama tam olarak anlattığım gibi her şey. Duygusal boşluk, kocaman. O kadar büyük ve ıssız ki… Sanki hiç olmayacak hiç yüzüm gülmeyecekmiş gibi. Sanki kalbim taşlaşmış. Bir gün belki cıvıl cıvıl olacak içim. Hem de hiç bir kadehe gerek kalmadan. Koşacağım kumsal boyu. Kahkahalarım eskiden olduğu gibi inletecek etrafı. İşte o zaman rüzgara doğru kollarımı açtığımda hayata, ben de buradayım bak gör beni diye bir bakış atacağım. Sonra da belki koşarak sevginin en saf haline ulaşacağım. Olur bence neden olmasın ki. Bugün, hayatta olmaz Burcu, saçmalıyorsun gününde değilim.

Hepimiz varolduğumuz sürece güçlü güzellikleri bulup onlara sımsıkı sarılacağız. Ağlayacaksak mutluluktan ağlama vaktidir. Ben hayatta en çok mutlu olmayı başarmak için uğraşıyorum. Pek iyi gidemiyorum malesef ama çok şey öğreniyorum. Yaşadığım her iyi ve kötü olaydan yeni, yepyeni duygular ile çıkıyorum yüzeye. Boğulduğum çok an oldu fakat yüzmeyi hatırladım hep. Hayat güzel şeyler ile gelecek bana biliyorum. Sevgiye, güzel olan bir yaz mevsimine, peşinden gelen sonbaharın başlangıçları getireceğine inanmak istiyorum.

Kaybolmuş olsam da bugün haykırıyorum. Olacak biliyorum. Haykırıyorum ve hepimiz için musmutlu günler diliyorum. Belki yarın bana olmasa bile siz güzel bir ana tanıklık edersiniz. Beni bugün tekir bir kedi hayata döndürdü mesela. Hayata bir kedi patisi de damga vurabiliyor. İlla nirvanaya ayarlamayın kendinizi. İsteyin, dileyin olsun! Ben şimdi bir dilek tutuyorum.. Olursa buraya yazacağım! Hepinize mükemmel bir hafta sonu diliyorum!

Sevgilerimle.

Kayboluş

Ne yapıyorum, neden yapıyorum, neden böyle kaybolmuş hissediyorum? Ait olamama duygusu… Kimse de kendini görememe ızdırabı… Yalnız ve kaybolmuşluk hissi. Hiç bir şey yolunda değil. Tren raydan çıktı sanırım ve savrula savrula belasını aramakla meşgul. Kocaman bir kalabalıkta yalnızım. Duygusal olarak yapayalnızım. Yanlış insanlar, yanlış seçenekler, yanlış bakışlar ve yanlış hissiyatlar. Sanırım hepsinin kurbanı oldum. Sevememek, ait olamamak, hep bir ya şöyle olsaydı ya da ya şununla olsaydı duygusu. Kayboldum. Kimse bulamadı beni. Kimse bulamayacak da. Kimsenin olamayacağım da. Kimse bana kendimi önemli hissettiremeyecek. Kimse vazgeçilmez olamayacak benim için. Diyorum ya çünkü kayboldum. Kimseye ait olamıyorum ya da kimse bana ait hissini vermiyor. Duygusal anlamda kayboldum. Yitik düştüm. Perişan hissediyorum.

Kumlara değdi dün ayaklarım. Soğuk tane tane olmuş kumsala bıraktım onları. Deniz de hafif bir ses ay aydınlatmış her tarafı. Gece saat bilmem kaç. Yapayalnız hissettim yine. Ne kadar gülsede yüzüm, içim yapayalnız kaldı. Sarhoştum. Alkol aldım yine çok fazla. Biraz gevşerim diye biraz kaçarım diye biraz ait olurum diye. Sabah uyanınca yeniden sardı içimi koca bir yalnızlık. Eve dönüş yolunda kocaman bir sessizlik sardı içimi. Sohbet bile edemedim. Yol boyunca gökyüzüne baktım. Tek bir bulut göremedim. O ıssız gökyüzü kadar ıssız benim de duygularım. En son sahi ne zaman kalbim hızlıca çarptı? Ne zaman mutluyum ve uzun süreler boyu mutlu olacağım hissiyatı doldu kalbime? Seneler önce. Seneler bitirdi beni. O senelerde olan olaylar yitik bir hale soktu içimdeki sevgi denilen şeyi. Şimdi olmuyor mu çarpmıyor mu deli gibi, tamam o zaman devam atmayacak nasıl olsa eskisi gibi. Omuz. Başım sürekli bir omuz arıyor. Limana muhtaç gemiler gibi. Sevgisizlik, sevgisiz duygularım alabora oldu. Limana varamadan battı gemiler. Gemilerim. Elimi tutacak tek bir el yok. Beni battığım denizden çıkaracak tek bir el tek bir güçlü duygu yok. Kayboldum. O kocaman denizin ortasında ıssız bir mavilikte kayboldum.

Ne yazın kokusu, ne de güneşin alevi ısıtabiliyor içimi. Sahte gülüşlerim depresyonu çağırıyor her gün. Sahi depresyon gelse ne olur ki? Zaten kayboldum. Kayboluşumun adı depresyon olur. Kocaman bir kalabalıktayım ve koca kalabalıkta sevgisiz ve hissiz dolanıyorum bomboş bakışlarla. Sahte ve sahicilikten uzak kalbim gözbebeklerim heyecandan büyür mü acaba diye soruyor arada sırada.

Kayboldum. Bir fener bile yok hapsolduğum karanlıkta.

İmza

Bu blogu asla vazgeçmemek ne demek o nedenle açmıştım. Şu an vazgeçmeyecek gücü kendimde bulamadığım bir dönemdeyim. Eskisi gibi motivasyon konuşmaları dahi yapamıyorum. Kendime çok hayrımın dokunduğu söylenemez. Kafam öyle boş ki, bu hissizlik bana koymaya başladı. Ne mutluyum ne mutsuz. Rüya görmüyorum, hayal kurmuyorum, kitap okuyamıyorum. Bomboş bakıyorum. Dalıp gidiyormuşum. O dalıp gitmelerim bile boş. Boş boş bakıyorum sadece. Şimdi peri ışıklarımı yaktım ve sessizce oturuyordum yatağımda. Sonra düşünmeye zorlamak istedim kendimi ve yazmaya karar verdim.

Kimseyi vazgeçilmez olarak görmediğim bir süreç içerisindeyim. Yalnızım ve tatlı gelmeye başladı bana bu durum. Deniz kıyısında dolaşıyorum. Ağaçların gölgesinde oturuyorum. Piknik masalarında kahvemi yudumluyorum ve asla şimdi şurada o da olsa diyebileceğim kimse yok. Ailemle akşamları kampa gidiyoruz. Askeri kampta çay içiyoruz kahve içiyoruz. İştahım ilaçlar yüzünden açılmış durumda ve sürekli tatlı istiyor canım. O nedenle bir de tatlı ya da dondurma yiyiyoruz. Denizi seyrediyorum. Sessizliğe gömüyorum bir süre kendimi. Hatta baya uzun bir süre ve o ışıl ışıl parlayan denize bakarken bile aklıma hiç bir şey gelmiyor. Karbamazepinden midir yoksa uyku ilaçlarından mıdır bilmiyorum ama ilaçlar fazlalaştıkca resmen hissiz bir insan oldum. Bir de her şey boş gelir oldu gözüme. Hayattan zevk alma şeklim sıfır. Nötr bir şekilde ordan oraya gidiyorum. Nötr bir şekilde sohbet muhabbet ediyorum. Tamamen net şekilde her şeye nötr durumdayım. Can sıkıcı ama gerçekler bu şekilde.

Bazen eve sığamıyorum, bazen de evden dışarı çıkasım gelmiyor. Bazen çok eğlenesim geliyor bazen de ne eğlencesi burcu otur evinde diyorum. Şarap içip odadan odaya zıplayan burcu maziye karıştı galiba. Elimde şarap şişesi kulağımda kulaklık ordan oraya savrulduktan sonra elimdeki şişeyi sakince yere bırakıp yatağa kendimi atıp evet şu an gerçekten dünya güzel dediğim anlar geride kaldı. İlaçlar arttığı için alkolde beni terk etti. Doktor kesinlikle çok alkol almamalısın diyor. Almıyorum. Kahve içiyorum. Sigara içiyorum. Astım falan dinlemeden yakıyorum sigarayı ve merdiven çıkarken bile yoruluyorum. Neden yapıyorum kendime bunu bilmiyorum ama içiyorum o sigarayı. Kaybolmuşluk hissimde bana eşlik ediyor. Boşa dalıp giden gözlerime sis eşlik ediyor onun sayesinde. Tekrar içmemeyi düşünüyorum. Ama şu an bana eşlik etmesi daha cazip geliyor. Örnek olunacak bir davranış asla değil ama yapıyorum işte. Kafam çok konuşurken sussun diye isyanlar ederdim, şimdi ise biraz konussun istiyorum. Biraz dertleşsin benimle. Bir de bu boşluk hissi sürekli bir şeyler yiyip içmeme neden oluyor. Hah bir de huzursuz bacak sendromu takıldı peşime. İlaçlardan oluyor sanırım daha tam anlamadık. İlaç değişikliği yaptık fakat geçmedi. O nedenle ya rahatsızım ya da ilaçların deformasyonu. Ama çok lanet bir şey. Hayatımda tek yolunda giden şey iş güç para mevzuları. Ama açıkçası sağlık yoksa onlarında bir önemi yok benim için. Neyse en azından yine de yolunda giden bir şeyler var…

Hayat böyle akıp giderken, bombok halimle, kimseyle konuşasım gelmedikçe iyice içime kapanacağım diye de korkmuyor değilim. Neyseki bayramdan sonra bir planım var. Kendime gelirim diye düşünüyorum. Bir nebze bile olsa kopuk hayat damarlarıma bir dikiş atılırr!!

Çok fazla daha yazasım var ama ilaçlar vurdu yine sanırım. Gözlerim kapanıyor yavaş yavaş. Zor tutuyorum kendimi. Hatta geç bile kalmışım saat 01.00 olmuş. Her gün düzenli olarak yazmaya devam edeceğim. En azından kendimi düşünmeye zorluyorum. Bu da bir şey! Zaten her günüm savaş olmuş savaşmak olmuş. Cidden ya gerçekten ülke durumuna, ekonomiye, kadın cinayetlerine, hayvanların çektiği eziyete bakacak olursak cidden savaşta mıyız?! Ülke gündemine girersek asla çıkamam ama cidden tiksiniyorum çoğu şeyden ve kişilerden.

Umarım yarın çok güzel bir gün olur. Duvara boş boş bakmadan bir kitap bitirme enerjisi yataktan kalkar kalkmaz yüklenir umarım. Hepiniz kendinize ve ruh sağlığınıza çok iyi bakın.

Sevgilerimle.

Çek içine ağaçların kokusunu!

Her şey geçiyor

Her şeyin zamanla geçip gittiğine şahit olduğum bir dönem içerisindeyim. Her şey geçiyor. Hiç bir şey ölümcül acısı ile birlikte benimle beraber kalmıyor. Zaman… Sanırım senin yardımın çok büyük bu konu hakkında. Hayatım devrildi ve ben onu toparlıyorum. Her şey yavaş yavaş geçiyor ama tekrardan her şeyi düzeltmek aşırı yorabiliyor. Yorgunum. Bir şeyleri oldurduktan sonra her şeyin devrilmesi ve onu yine oldurtmaya çalışmak bu hayattaki en büyük görevim. Anka kuşu gibi sürekli küllerimden doğuyorum. Olanı biteni anlatmak bir yandan istiyorum diğer yandan bir tarafım anlatırsan kabullenmiş olacaksın diyor. Sahi neden kabullenemiyorum? Olan oldu zaten. Her şey değişti. Bambaşka bir düzen başladı. Neden hala kabullenemiyorsun burcu?

Bahsettiğim konuların aşk vs ile ilgisi yok. Bahsettiğim konun ana, temel taşı hayatımdaki her şeyin kısa sürede bambaşka bir hal alması ve benim bunu kabul edemeyişim. Çooookkkkk isyan edesim var. Halil sezai gibi hissediyorum kendimi. Ama şöyle de bir şey var ben kabul etsem de etmesem de her şey geçiyor. Bitmiyor ama geçiyor. Alışacağım. Başka çarem yok. Şu noktada cidden başka çarem yok. Sadece sağlığımı düşünüyorum. Ses tellerimde sorun var. Bir de boğazımda sürekli yara çıkıyor bademcik ameliyatı olmam lazımmış. Epilepsi de bir ara vurdu geçti yine. Uyku eegsi falan derken yeni bir ilaca başladık. Hayatımdaki en kara leke, sağlığımın düzene giremeyişi. Sağlık bir yerinde olsa, her şey yerli yerinde olacak gibi. Ama maalesef yine toparlama dönemindeyim.

Bir kaç gündür doğa gezisi yapıyorum. Dağ bayır geziyorum ve kendimi çok ama çok iyi hissediyorum bunları yaparken. Hava tatlı tatlı esiyor. Sıcaktan bir nebze olsun uzak hissediyorum kendimi. Yazı çok seviyorum fakat sıcak bana yaramıyor. Özellikle de astım hayatıma girince sıcak cidden daha çekilmez hale geldi. O yüzden yürümek doğa ile bütünleşmek baya iyi geliyor bana. Bugün ayçiçekleri ile fotoğraf çekildim. Çok seviyorum ayçiçeğini. Çok fazla güzeller.

Mutluluğum sahici bir mutluluk 🌻🌻

Bir şekilde kendimi de yola sokacağım. İlaçlar fazlalaştığından beri sadece boş boş bakıyorum. Ne mutlu ne mutsuzum. Zaten hiç bir şey düşünmediğimi fark ettim. Cidden düşünemiyorum. Boş boş bakıyorum. Kafam da hiç bir ses yok. Sabah çok akşam çok bid torba ilaç kullanıyorum. Sanırım beynim uyuştu en sonunda. Hiç bir şeye odaklanmamak çok garipmiş. Her gece varoluşsal sancılar yaşayan ben şimdi yastığa kafamı koyuyorum ve çat diye uyuyorum. Ne hayal kurmak ne de şöyle olsa nasıl olurdu diye düşünmek var. Doktoruma söyledim ilaçlar dolayısı ile bu oluyor dedi. Çok fazla ilaç kullandığım için mal gibi oldum gerçekten. Ailem durgunsun diyor. Boş boş bakıyorum ama mutsuzum da denilemez. Mutlu da değilim. Nötr bir durumdayım. Hissizim. Hayat damarlarından bazılarında kopukluk var. Ama her şey geçecek. Bundan eminim. Uzun zamandır yazmamamın sebebi kendimde güç kuvvet bulamamaktı. Kitap bile okumuyorum. Ama yarın bir kitap bitirmek gibi bir niyetim var. Duvarlara mal mal bakarak zaman geçirmek istemiyorum artık.

Öyle işte içimi dökmüş oldum yine kendime. Her şeyin güzel olmasını hem kendim hem de sizler için diliyorum. Hayatta güzel nedenler ve sonuçlar bizimle olsun!

Sevgilerimle.