Hafızada kalanlar

Darlin’, darlin’, darlin

I fall to pieces when I’m with you, I fall to pieces

Hafızada kalanlar parçalıyor bazen öyle değil mi? Bir boş bakış, yarım gülüş olarak yansıyorsunuz evrene. Nasıl da güzel günlerimiz vardı vs şeklinde düşünüyorsunuz. Ya da nasıl da güzel günlerim vardı diye. Ben şu an o günlerden daha iyisi için çabalıyorum. Çok güzel gidiyorum fakat bazen bir şarkıda hafızada kalanlar eşlik ediyor bana. Güzelim günün sonunda bir buruk bakıyorum hayata. Neyse ki tedavi amaçlı hemen evrene yaşandı bitti saygısızca deyip gönderiyorum. Bir de bana yollama şu kesitleri artık diye serzenişlerde bulunuyorum. Hiç hoşuma gitmiyor çünkü.

İnsanın aklına geliyor. Yaşanip bitse de şu olmuştu, bu olmuştu diye dolanıyorsun zihninin köhne diyarlarında. Ben hemen daha kötü bir olayı aklıma getirip nasıl da yedin kazıkları diye tüm iyi olanları uzaklaştırıyorum.

My rose garden dreams, set on fire by fiends.

Tam anlamıyla yukarıdaki satır gibi.

Şimdi kahvemi yudumlarken kül olmuş tüm anları üflüyorum, bir köprünün üzerinden nehire üflenmiş bir insanın toz bulutu hali gibi. Üflüyoruz evrenin sonsuz karanlığına çoğu anı ve yaşanmışlıkları. İyi olan her şey yarım kaldı.

Şimdi daha iyilerin temelini sağlam bir şekilde hazırlıyorum. Hiç bir şey yarım kalmasın diye sağlam bir temele oturtuyorum çoğu şeyi. Kalbimi koruma altına aldım. Aşktan uzağım, mutluluğa yakın.

Bugün kafede çok güzel bir iltifat aldım. Hoşuma gitti, ruhumun neşesi yüzüme vurmuş demek ki. Bu yolda ilerlemeye devam edeceğim. Negatiflik yok pozitiflik basıyoruz bünyeye! Tatlımı yedim ve sahil boyu yürüyüş yaptım. Kaliteli bir aktivite oldu hafızada kalacak cinsten.

Şimdi tüm o anıları evrene iade ettiğime göre ve bir damla dahi gözyaşına maruz kalmadığına göre bir film açıp karşısında sızmalıyım. Bu geceyi de böyle değerlendirelim bakalımmm. Her şeyin daha da güzelleşeceğine eminim. Bir kaç hatıra ve yarım gülüş tamamladı birbirini. Bazen çıktığımız yolda geriye bakmamak gerekir. Ben de o şekilde yapıyorum ve beynimin içinde dolaşan anıları sonsuza uğurluyorum. Tedavi ediyorum galiba kendimi. Bu bir tedaviyse tebrik ederim kendimiii. En azından sinir ve kin eskisi kadar uğramıyor. Bu da süper ötesi bir gelişme benim için. Çünkü insan sinirlendikçe daha çok sinirleniyor adeta bitmeyen bir döngü.

Şimdi yazmayı bırakıp keyif zamanı yapmaya gidiyorum. Hayatımızdaki kötülükleri gökyüzüne bırakıyor ve martılara odaklanıyoruz. Biz iyi ki varız!

Sevgilerimle.

Devam

Dune serisinin ikinci kitabı Dune Mesihi’ne başladım bugün, kalın bir kitap ama bitireceğim. Sabahtan beri bir elimde kitap diğer elimde kahve oturuyorum ve geziniyorum evin içinde deliler gibi. Hava çok güzel biraz serin. Serin havayı bu kadar seveceğim aklıma gelmezdi. Ama sıcakla ilgili çok kötü anılarım oldu bu sene, o nedenle en iyisi serin ortamın tadını çıkarmak.

Alerjim bugün azalmış durumda. Hala ne alerji yaptı bilmiyorum ama burnumu koparasım geliyordu. Sürekli hapşırcakmış hissi beni deli etti. Neyseki bugün ona da elveda demiş sayılırım. Bugün asla silemeyeceğim fotoğraflara baktım uzun uzun. Asla ama asla silmeye kıyamayacağım, yüzümün gerçekten inanılmaz güldüğü harika zamanlar hepsi. Çok hoşuma gitti hepsine teker teker bakmak, biraz da duygulandım. Doğruyu söyleyeyim baya duygulandım. Sahici mutluluk, sahici gülümseyişler, İzmir’in bana güzellik ışınları kattığı o güzel fotoğraflar serisi. Hep saklayacağım güzel anılarım. Hepsi için evrene kocaman teşekkürlerimi sunuyorum.

Kitabın yarısından çoğunu geçtim. Gece de pek düzgün uyuyamadığım için kitap okuyup zamanı değerlendiririm diye düşünüyorum. Bu arada ben gerçekten galiba huzursuz bacak sendromu oldum. İnanılmaz derecede gece bacaklarım yüzünden rahatsız oluyorum. Buna etki edecek ilacı da bıraktım ama bilmiyorum yarın doktoruma yazacağım bu durumu. Fena şekilde çıldırıyorum. Gece evin içinde geziniyorum. Bacağımın arasına yastık koyarak uyumaya çalıştım ama o da fayda etmedi. Fena sinirlerimi bozuyor. Neyse bu tecrübeyi de yaşamış oldum. Bunu da atlatacağımdan eminim. Çıt kırıldım prenses burcu….

Şu an paşa yine uyumak üzere bacağıma geldi. Huy edinmiş ben yatarsam üzerimde yatıyor. Oturursam bacağımda uyuyor. Isırmak istiyorum ama aşırı küçük. Aslında kedide sahiplenmek çok istiyorum ama şanslı ile paşa hiç anlaşamamıştı. Ama şanslı bebeğim dünyanın en narin kedisiydi. Bak hatırlayıp duygulandım. Güzel ol hep şanslı pıtırcığım.

Günün geri kalanında da pek bir planım yok. Çok yoğun bir tempodan çıkınca bu kadar sessizlik pek hoşuma gitmiyor. Ama tatil yapıyorum diye düşünüyorum. İş konusunda daima şanslı oldum. Hep önüme fırsatlar çıktı. Şimdi yine iki fırsat var karşımda. Ama tamamen iyileşmeden bir temponun içine girmek istemiyorum. Epilepsi çok kötü bir dönüş yaptı o nedenle onu kızdırmak gibi bir niyetim yok. Zaten yorgun da hissediyorum. İnanılmaz bir eklem ağrım var. Hepsi yoğun tempo ve aşırı çok aşırı sıcaktan oldu sanırım. O nedenle sağlığımı toparlamadan bir işe başlamak o işi çöpe atmak olacak. Para sıkıntısı da yaşamıyorum o nedenle önceliğim sağlığım. Sağlık olduktan sonra bu muhasebe bilgisiyle şirket yönetirsin burcu…….

Her şey güzel aslında sadece boşluklar var. Jengadaki gibi. Yıkılsam yıkılacağım, ayakta zor duruyorum gibi. Ama ayaktayımda. İşte siz anladınız. O boşluklara müdahale mi etmem lazım. Yıkılıp tekrardan mı başlamalıyım bende anlamıyorum hiç. Ama hayat şu an gerçekten güzel. Sadece benim duygularım hissiz, bakışlarım hissiz ve donuk. Buna da çareyi elbet zaman içerisinde bulacağım. Burcu sen yaparsın kızım! Yapacağından eminim!

Sakin ve güzel bir hafta sonu oluyor. Umarım sizin içinde süper bir hafta sonu oluyordur. Yazdıkça güzelleştiğim bir yazı oldu. Kendimi daha iyi hissediyorum. Şimdi kitabıma dönüyorum. Hepiniz kendinize süper iyi bakınnnn.

Sevgilerimle.

İmza

Bu blogu asla vazgeçmemek ne demek o nedenle açmıştım. Şu an vazgeçmeyecek gücü kendimde bulamadığım bir dönemdeyim. Eskisi gibi motivasyon konuşmaları dahi yapamıyorum. Kendime çok hayrımın dokunduğu söylenemez. Kafam öyle boş ki, bu hissizlik bana koymaya başladı. Ne mutluyum ne mutsuz. Rüya görmüyorum, hayal kurmuyorum, kitap okuyamıyorum. Bomboş bakıyorum. Dalıp gidiyormuşum. O dalıp gitmelerim bile boş. Boş boş bakıyorum sadece. Şimdi peri ışıklarımı yaktım ve sessizce oturuyordum yatağımda. Sonra düşünmeye zorlamak istedim kendimi ve yazmaya karar verdim.

Kimseyi vazgeçilmez olarak görmediğim bir süreç içerisindeyim. Yalnızım ve tatlı gelmeye başladı bana bu durum. Deniz kıyısında dolaşıyorum. Ağaçların gölgesinde oturuyorum. Piknik masalarında kahvemi yudumluyorum ve asla şimdi şurada o da olsa diyebileceğim kimse yok. Ailemle akşamları kampa gidiyoruz. Askeri kampta çay içiyoruz kahve içiyoruz. İştahım ilaçlar yüzünden açılmış durumda ve sürekli tatlı istiyor canım. O nedenle bir de tatlı ya da dondurma yiyiyoruz. Denizi seyrediyorum. Sessizliğe gömüyorum bir süre kendimi. Hatta baya uzun bir süre ve o ışıl ışıl parlayan denize bakarken bile aklıma hiç bir şey gelmiyor. Karbamazepinden midir yoksa uyku ilaçlarından mıdır bilmiyorum ama ilaçlar fazlalaştıkca resmen hissiz bir insan oldum. Bir de her şey boş gelir oldu gözüme. Hayattan zevk alma şeklim sıfır. Nötr bir şekilde ordan oraya gidiyorum. Nötr bir şekilde sohbet muhabbet ediyorum. Tamamen net şekilde her şeye nötr durumdayım. Can sıkıcı ama gerçekler bu şekilde.

Bazen eve sığamıyorum, bazen de evden dışarı çıkasım gelmiyor. Bazen çok eğlenesim geliyor bazen de ne eğlencesi burcu otur evinde diyorum. Şarap içip odadan odaya zıplayan burcu maziye karıştı galiba. Elimde şarap şişesi kulağımda kulaklık ordan oraya savrulduktan sonra elimdeki şişeyi sakince yere bırakıp yatağa kendimi atıp evet şu an gerçekten dünya güzel dediğim anlar geride kaldı. İlaçlar arttığı için alkolde beni terk etti. Doktor kesinlikle çok alkol almamalısın diyor. Almıyorum. Kahve içiyorum. Sigara içiyorum. Astım falan dinlemeden yakıyorum sigarayı ve merdiven çıkarken bile yoruluyorum. Neden yapıyorum kendime bunu bilmiyorum ama içiyorum o sigarayı. Kaybolmuşluk hissimde bana eşlik ediyor. Boşa dalıp giden gözlerime sis eşlik ediyor onun sayesinde. Tekrar içmemeyi düşünüyorum. Ama şu an bana eşlik etmesi daha cazip geliyor. Örnek olunacak bir davranış asla değil ama yapıyorum işte. Kafam çok konuşurken sussun diye isyanlar ederdim, şimdi ise biraz konussun istiyorum. Biraz dertleşsin benimle. Bir de bu boşluk hissi sürekli bir şeyler yiyip içmeme neden oluyor. Hah bir de huzursuz bacak sendromu takıldı peşime. İlaçlardan oluyor sanırım daha tam anlamadık. İlaç değişikliği yaptık fakat geçmedi. O nedenle ya rahatsızım ya da ilaçların deformasyonu. Ama çok lanet bir şey. Hayatımda tek yolunda giden şey iş güç para mevzuları. Ama açıkçası sağlık yoksa onlarında bir önemi yok benim için. Neyse en azından yine de yolunda giden bir şeyler var…

Hayat böyle akıp giderken, bombok halimle, kimseyle konuşasım gelmedikçe iyice içime kapanacağım diye de korkmuyor değilim. Neyseki bayramdan sonra bir planım var. Kendime gelirim diye düşünüyorum. Bir nebze bile olsa kopuk hayat damarlarıma bir dikiş atılırr!!

Çok fazla daha yazasım var ama ilaçlar vurdu yine sanırım. Gözlerim kapanıyor yavaş yavaş. Zor tutuyorum kendimi. Hatta geç bile kalmışım saat 01.00 olmuş. Her gün düzenli olarak yazmaya devam edeceğim. En azından kendimi düşünmeye zorluyorum. Bu da bir şey! Zaten her günüm savaş olmuş savaşmak olmuş. Cidden ya gerçekten ülke durumuna, ekonomiye, kadın cinayetlerine, hayvanların çektiği eziyete bakacak olursak cidden savaşta mıyız?! Ülke gündemine girersek asla çıkamam ama cidden tiksiniyorum çoğu şeyden ve kişilerden.

Umarım yarın çok güzel bir gün olur. Duvara boş boş bakmadan bir kitap bitirme enerjisi yataktan kalkar kalkmaz yüklenir umarım. Hepiniz kendinize ve ruh sağlığınıza çok iyi bakın.

Sevgilerimle.

Çek içine ağaçların kokusunu!